YAPIŞTIRICI'nın milattan önceye uzanan öyküsü...!
YAPIŞTIRICI'nın milattan önceye uzanan öyküsü...!Farklı ya da aynı türdeki maddeleri belli yüzeyler boyunca birbirine bireştiren ve bir arada tutan maddelere yapıştırıcı denir. Çeşitli maddelerin yapıştırıcı olarak kullanıldığına dair ilk kanıtlar için günümüzden altı bin yıl öncesine dönmemiz gerekiyor. Ölülerini pişirilmiş kilden yapılma büyük küplere konularak gömüldüğü tarih öncesi topluluklarda, kazara kırılmış kapların, çeşitli ağaçlardan elde edilen reçinelerle onarıldığı, arkeologların bulguları arasında yer alıyor. Bu da ilk yapıştırıcıların ağaç reçinesi olduğunu gösteriyor bir bakıma. Bilim adamlarının bu alandaki bir başka bulgusu da, Babilli heykeltraşların yaptıkları büstlerin göz çukurlarını boş bıraktıkları ve bu boşluklara, fildişinden ayrıca yonttukları gözbebeklerini katrana benzer bir tür yapıştırıcıyla yapıştırdıklarıdır.
Yapıştırıcı maddelerle ilgili ilk yazılı kayıtlarsa MÖ 2000'li yıllara ait, hayvansal yapıştırıcıların hazırlanışıyla ilgili olan yazılı kayıtlardı. Roma dönemine ait, MÖ 1500-1000 yıllarına tarihlenen kimi kayıtlardaysa, yapıştırıcı maddenin hazırlanışından çok, yapıştırma yöntemleri üzerinde durulurken, aynı döneme bazı duvar resimlerinde de ağaç yapıştırmaya yönelik tekniklerin uygulanışı ayrıntılı bir biçimde resmediliyor. Araştırmaların ortaya koyduğu bir başka gerçek de benzer tekniklerin ve hayvansal yapıştırıcıların, aynı dönemde eski Mısır'da özellikle kral tabutlarının hazırlanışı sırasında kullanılıyor olduğu.
MS 500'lü yıllarda, ahşap işleme sanatının ve ağaç kakmacılığının iyi örneklerinin veren Roma ve Yunanlılarda yapıştırıcıların ve yapıştırma tekniklerinin ilerlediğini görüyoruz. Dönemin ustaları, o güne değin bilinen yapıştırıcıların yanı sıra balık yağından yumurta akına; kan, kemik ya da deriden süt, peynir ya da çeşitli tahıllara hatta çeşitli sebzelere kadar pekçok bitkisel ve hayvansal maddeyi kullanarak yapıştırıcı elde etmişlerdi. Hatta ilk kez katran ve balmumu kullanarak gemilerde sızdırmazlığı (su yalıtımını) sağlayanlar da Romalılardı.
Yapılarda ahşap malzemenin ağırlıklı olarak kullanılmaya başlandığı 16. yüzyıla kadar bu alanda önemli bir gelişmeye rastlamıyoruz. Bu dönemde yaşamış ünlü bir keman yapımcısı (ustası) olan İtalyan Antonio Stradivari'nin kemanlarını yaparken kullandığı ve formülünü gizli tutuğu yapıştırıcısının gizemiyse bugün bile çözülebilmiş değil.
18 yüzyıla gelindiğinde, yapıştırıcıların önemli bir enüstriyel ürün haline geldiğini görüyoruz. Hammadde olarak hayvan derisini kullanan ilk yapıştırıcı fabrikası da yüzyılın başlarında, Hollanda da açılmış.
Bu alandaki ilk patentse 1750'li yıllarda İngiltere'de balık tutkalı üreten bir firmaya verilmiş. Bunu bitkisel kauçukdan kemiğe, nişastadan süte kadar farklı hammaddelerden elde edilen yapıştırıcılar için alınan patentler izlemiş. 1900'lere gelindiğinde özellikle sanayileşmiş ülkelerde açılan pek çok fabrika üretime geçmiş.
Endüstri Devrimiyle birlikte, teknolojideki hızlı gelişmenin etkisiyle, daha önceleri eldesi güç olan ya da olanaklı olmayan maddelerin, kolay ve ucuz üretimi söz konusu oldu. Bu da pek çok yeni türde yapıştırıcının ortaya çıkmasını sağladı. İlk plastik polimerler de bu dönemde üretildi. Bu aslında bir bakıma plastik çağının da başlangıcıydı ve bu ilk plastik tabanlı yapıştırıcılar termoplastik denen, ısıdan etkilenen plastiklerden üretiliyordu.
Günümüzdeyse hemen her tür katı maddeyi birbirine yapıştırabilecek özellikte bir yapıştırıcı bulmamız olası. Çünkü bu alandaki araştırma ve geliştirme çalışmalarına ayrılan kaynak inanılamayacak kadar büyük