YARASI OLAN’A
DEKOR: (KONU: BİR AKIL HASTANESİNDE GEÇMEKTEDİR )Sahnenin dörtte üçü bir başhekim odası şeklinde dizayn edilmiştir. Dörtte bir kısmı ise sekreter bölümü halinde hazırlanmıştır.
Başhekimin odasında duvarda saat ,diploma , sus , işareti yapan hemşire resmi , başhekim rolünde oynayan kişinin çerçeveli fotoğrafı asılıdır. Bir kaç saksı çiçek , evrak dolabı , iki üç koltuk ve çalışma masası vardır. Masanın üzerinde Başhekim Nurettin Yazılı plaka , telefon , kalemler ve birkaç gazete vardır. Sekreter bölümünde ise masa ve iki sandalye vardır.
1 PERDE 1 BÖLÜM
(Yeşim - Fahrettin - Nurettin - )
(Perde açıldığın da sekreter kısmı karanlık , Başhekim sahnesinin ışıkları loş biçimde yanmaktadır. Sahnede başhekimin masasının iki yanında sekreter Yeşim ile ayak işlerine koşan , aynı zaman’da da çaycılık yapan Fahrettin oturmaktadır. İkisi de parmaklarını uç uca birleştirmişlerdir. İkisi’nin de gözleri kapalıdır. Masanın üzerinde fincanlar vardır.
(Fahrettin ürkek , Yeşim ise kendinden emin tavırlar içindedir. Sakız çiğneyerek lakayt davranışlar içindedir. )
YEŞİM-- Ey ruh!... Ey ruh!... Eyyyy ruh !... Hımm… Hımm….
FAHRETTİN -- Şey Yeşim ?
YEŞİM -- Sus kes sesini Ruhlar lakayt davrananı sevmez . ( Sakızını patlatır)
FAHRETTİN—Şey belki haklısın . Şimdi bizim yaptığımız doğrumu ? Yani ruh çağırmak diyorum. Yerinde bir karar mı idi? (Yeşim ve Fahrettin gözlerini aynı anda açarlar , (Yeşim amada yaptın der gibi bakar. )
Hayır öle bakma çekindiğimden, korktuğumdan filan değil de….(Sözü kesilir)
YEŞİM -- (Sakızı abartılı çiğner) İyi o zaman no problem. Beni tekrar can kulağı ile dinle … Dinliyor musun? Hah ! Seans sırasında lakaytça davranma. Ben konsantre olmuşken, beni rahatsız edecek bir şey yapma, sonra ruh gitmez, ikimizle de uğraşır ha!
FAHRETTİN—Vıy!... Ruh çağırmanın şimdi sırası mı idi?
YEŞİM--- Başlama gene, şimdi tam sırası tabi ki, hazır, Nurettin bey, komşu hastaneleri gezi zincirindeyken, bu işi halledelim. Hemen sen değimli idin ruh çağırma işini merak eden ?
FAHRETTİN--- Tamam. Ben olmasına bendim de , bu kadar çabuk çağırmaya kalkışacağını tahmin etmezdim.
YEŞİM—Off!! Fazla uzattın abi ya! İstemiyorsan, korkuyorsan, vaz cayalım yani?
FAHRETTİN--- (Sahte kahramanlık edasıyla ) Kim korkuyor ? Hey! Hey! Sen baksana şu gözlerime !! Hiç, korkan birinin gözleri var mı? Hey! Hey! Korkuyormuş hıh ! Ben ki, ecdadı soylu , karşısına çıkan küffarı höt demesiyle korkutan, Osmanlı’nın kanını taşıyan , bileği demir, yüreği pak , cesur, kahraman , dinamik , asil….( Bir ses duyar, lafını birden keser , korkudan pat! diye oturur.)
YEŞİM—Ha! Ha! Ha! Ömürsün yani Hayal gücünde bayağı gelişmiş ha ? Peki Fahrettin, ben niye korkmuyorum?
FAHRETTİN--- Korkmazsın tabi nasıl olsa , senin tuzun kuru….Direksiyon sende
YEŞİM--- Nasıl yani ?
FAHRETTİN—Yani daha önceden bunu yaptığın için tecrübeli olduğundan, korkmuyor musun tabii’ ki haliyle de alıştın.
YEŞİM--- Ha!Ha! Ayol ! Ne daha öncesi? Ne tecrübesi? Bende senin gibi ilk defadır yapıyorum.
FAHRETTİN—İlk defamı ? Yani sen şimdi, ilk defamı milli oluyorsun?
YEŞİM---Evet.
FAHRETTİN--- Peki, bu ruh çağırmayı nerden öğrendin?
YEŞİM—Televizyondan.
FAHRETTİN--- Televizyondan mı?
YEŞİM---Evet şu şeyler var ya… Hani her fırsatta , ekranda görünüp, geleceğinizi benden öğrenin iş falınız, aşk falınız, zartunuz , zurtunuz diyen, o garip kılıklı medyumlar var ya ! İşte onlardan öğrendim.
FAHRETTİN—Hani, sanki elektrik çarpmış gibi saçların diken , diken olan , kıçından mı, etrafından mı ne, duman çıkarsan medyumlardan mı öğrendin ?
YEŞİM---Evet.
FAHRETTİN—Ulan! Onların kendilerine faydası yok be!
YEŞİM—Oda nerden çıktı?
FAHRETTİN—Nerden çıktı var mı Yeşim ? Eğer gelecekten haber vermiş olsalar geleceği ve bilinmeyenleri bilmiş olsalardı, İlk önce bu senenin kılık kıyafet modası nedir ? İnsanlar nasıl giyiniyor onları bilirlerdi anacım. Nedir ? o üzerlerindeki ?Bit pazarından ne bulmuşlarsa almışlar valla gece karşıma çıksalar öcü zannederim.
YEŞİM—Artık bırakalım bunları da, ruh çağırıyor muyuz,? Çağırmıyor muyuz? Sen onu söyle.
FAHRETTİN—Aman iyi hadi başlayalım. İnceldiği yerden kopsun bari…
YEŞİM--- Bak, eğer gerçekten istemiyorsan vaz cayalım dedik demin değil mi?
FAHRETTİN—Tamam. Tamam . Pilavdan dönenin, şeyi kırılsın… Kaşığı…. Zaten insanın başına bir şey ya meraktan gelir….Ya da …Kaşıktan gelir.
YEŞİM---Tamam o zaman ellerini tekrar birleştir. Gözlerini de kapa ( Yeşim de gözlerini kapar) Gizemli ses tonuyla ) Kapattın mı? Ey! Fahrettin !
( Fahrettin, evet anlamında başını sallar Yeşim gözü kapalı olduğu için göremez sorusunu seyirciden gelen, olumlu tepkiye göre tekrarlar.)
YEŞİM---Kapadın mı? (Sesi normalleşir) Kapadın mı diyorum sana ?
FAHRETTİN---Evet diyorum ya, deminden beri .
YEŞİM---Ne zaman dedin ?
FAHRETTİN—İki saattir kafamı sallıyorum ya, evet diye.
YEŞİM---(Gözlerini açar . Kızgındır ) Geri zekalı gözlerim kapalıyken nerden bileyim senin başını salladığını .
FAHRETTİN—(O DA KIZMIŞTIR GÖZLERİNİ AÇAR ) Peki, benim gözlerim kapalı iken ben nerden bileyim senin gözlerinin kapalı olduğunu , geri zekalı ?
YEŞİM---Ay! Ay!
FAHRETTİN---Tamam şimdi kapadım.
YEŞİM--- Görüyorum.
FAHRETTİN—(Gözleri kapalı) Eeee! Görüyordun da ne çene patlattın, deminden beri?
YEŞİM—Aman!Aman! Saçmaladın yine ulan ağız tadıyla bir ruh çağıramadık gitti be!
FAHRETTİN -- Niye ? Ağzımız tuzluyken ruh gelmez mi ?
YEŞİM—(Bozuk sesle ikaz eder) Fahrettin!!! Fahrettin!!!
FAHRETTİN—Efendim?
YEŞİM--- Fahrettin!
FAHRETTİN---Efendim?
YEŞİM---Fahrettin!
FAHRETTİN—Efendim yahu?
YEŞİM---Yahu sus !
FAHRETTİN--- Anacığım sen manyak mısın? Hem sesleniyorsun , hem de sus diyorsun . Ne yapacağımı şaşırdım ? Konuşayım mı susayım mı?