Derse Çalışıyoruz
1.Say |
2.Say | 3.Say | 4.Say | 5.Say | 6.Say | 7.Say | 8.Say | 9.Say | 10.Say | 11.Say | 12.Say | 13.Say | 14.Say | 15.Say | 16.Say | 17.Say | 18.Say |
Derse Çalışıyoruz
ŞAHISLAR
AHMET KAMİL EFENDİ (Sabık tacirlerden, elli yaşlarında.) — MERHUM KAŞİF EF. (Asarıatika meraklısı, elli yaşlarında.) - MEHMET AZİZ EFENDİ (Baytar, otuz beş yaşlarında..) - SELİM SIRRI (Ahmet Kâmil´in oğlu, yirmi yaşlarında..)
SAHNE:
İki yanda iki kapı, ortada bir antre., dışarda bahçe görülür.
Ortada masalar, sandalyeler, yazı takımları.
1. SAHNE
Mustafa, sonra Aziz, sonra Sırrı
(Perde açıldığı sırada Mustafa bir kısmını masanın üzerine koyduğu tabakları silmek ve içeriye taşımakla meşguldür.)
MUSTAFA (Dalgın) — Ev işlerinden şu bulaşık kadar sinirime dokunan bir şey yok. Meselâ... (Yaldızlı tabağı düşürür.)
AZİZ (Girerek) -— Oldu işte. Parçasını ayrı koy.
MUSTAFA — Hay Allah cezasını versin. Yaldızlı sürahi tabağını kırdık.
AZİZ — Maşallah. Sen de dehşetli iş görüyorsun hani.
MUSTAFA — Oh ne ise baytarmış. Ben de adam sandım da ödüm patladı.
AZİZ — Kâmil efendi bunları görürse sana ne demez? Eline aldığın şeyi parça parça etmeden bırakmıyorsun. Bir görse...
MUSTAFA — Görmez ki.. (Parçalan toplar) Ben bütün kırdığım eşyanın parçalarını bahçeye gömüyorum. Şeftali ağacının dibine bir çukur kazdım.
SIRRI (Sağdaki kapıdan girer.) — Mustafa! (Azizi görür) Oo.. sabahlar hayrolsun Aziz bey. AZİZ — Allah ömürler versin beyim.
SIRRI (Mustafa´ya) — Bana bak, yaldızlı sürahi tabağını gördün mü?
MUSTAFA (Kırık parçaları önlüğünün cebine tıkarak) — Hayır küçük bey.
SIRRI — Biraz çilek almıştım da.. (Sahneyi bir baştan bir başka geçer.)
MUSTAFA — Bir kere de mutfağa bakın efendim. Belki oradadır.
SIRRI — Bakayım, lâkin bugünlerde de kaybolan tabak, bardak sürahi pek fazlalaştı. MUSTAFA — Ona ben de şaşıyorum. (Sırrı soldaki kapıdan çıkar.)
2. SAHNE Mustafa — Aziz — Sonra Kâmil Efendi
AZİZ (Mustafa´ya) — Vallahi olur cür´etkârlardan değilsin!
MUSTAFA — öyle söylemek icap eder. Eğer sürahi tabağının kırılmış olduğunu duysaydı alimallah çatıyı başıma yıkardı.
AZİZ — Neyse., ben inek için geldim.
MUSTAFA — öyleyse pek geciktiniz.
AZİZ — Niçin?
MUSTAFA — Kırıp da iyi gömemediğim sürahi parçalarından birini otlarken yutmuş. Geberdi gitti zavallı!.
AZİZ — Kabahat sende. Mübarek; kırarsın., bari parçalarım derince göm.
MUSTAFA — Haklısın ama. Havalar bugünlerde pek sıcak gidiyor da bahçede iyi kazma kullanamıyorum. Kışın kırdıklarımı daha derin gömdüm.
AZİZ — Sana bir müjdem var. Senin efendi bugün seçilecek.
AZİZ — Kargaları himaye ve neslini ıslah cemiyetine başkan!
metin ve textler / biyografiler / tiyatro siteleri / tiyatro sözlüğü / tiyatro tarihi / tiyatro türleri / tiyatro oyunları / tiyatrocular dönemi / türkiyede çocukluk ve gençlik tiyatrosu tarihi / tiyatronun kökeni / geleneksel türk tiyatrosu / italyada rönesans tiyatrosu / orta çağda tiyatro / roma tiyatrosu / 19 yy sanat akımları / alman halk tiyatrosu / alman tiyatrosu / antik yunan tiyatrosu / fransz tiyatrosu / osmanlı tiyatrosu / hacivat karagöz tarihi / tiyatro erken dönem / tiyatro orta dönem / günümüz tiyatrosu / metin ve textler -1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15-16