ANTON ÇEHOV
ANTON ÇEHOVTek Perdelik Dokuz Oyun
Dağ Yolunda / Tütünün Zararları / Kuğunun Şarkısı / Ayı / Bir Evlenme Teklifi / Sayfiyede Yaz / Tatyana Repina / Düğün / Kutlama
Türkçesi: Yılmaz Gruda
BİLGİ YAYINEVİ
DAĞ YOLUNDA
BİR DRAM ÇALIŞMASI
(1885) •
KiŞiLER
TİKHON Yevstigneyev, dağ yolunda bir hanın sahibi.
Semyon Sergeyeviç BORTSOV, iflas etmiş bir toprak sahibi
MARYA Yegorovna, karısı
SAVVA, yaşlı bir hacı
NAZAROVNA, sofu kadın
FEDYA, fabrika işçisi
MERİK, serseri
KUZMA, yolcu
POSTACI
ARABACI Deniş, Bayan Bortsova'nın arabacısı
HACILAR, SIĞIRTMAÇLAR, YOLCULAR v.b.
Olay, Rusya'nın güney yöresinde geçer. Tikhon'un hanında büyük bir oda. Meyhane de denebilir. Sağda tezgâh. Üzerinde, arkadaki raflarda şişeler. Fonda yola açılan bir kapı; dışarda üzerinde kirli, kırmızı, küçük bir fener asılı. Yerde, duvarlara bitişik sıralarda hacılarla yolcular. Bazıları, yere çökmüş, dizlerine kapanmış, uyuklamakta. Vakit gece yarısı... Perde gök gü-rültüsüyle açılır. Çakan şimşeğin ışığı görülür açık kapıdan.
Tikhon, tezgâhın ardında... Fedya, sıralardan birine yarı uzanmış, akordeon çalmakta... Bortsov, eski, partal bir yazlık palto giymiş, Fedya'nın yanında oturmakta... Savva, Nazarovna, Yefimovna yerde, sıraların yanında, yatmakta...
YEFİMOVNA: (Nazarouna'yct) Baksana anacığım, şu ihtiyarcığı bir sarsalasana! Öbür tarafa göçüyor galiba?
NAZAROVNA: (Savva'nın yüzündeki partal giysinin ucunu kaldırır) Tanrı Adamı! Hey, Tanrı Adamı! Yaşıyor musun, ölüyor musun?
SAVVA: Ne diye öleyim? Yaşıyorum anacığım.
(Doğrulur) Bacaklarımı örter misin?..Hah, şöyle... Sağdakini de... Tamam, öylesi iyi. Tanrı sağlığını daim etsin!
NAZAROVNA: (Sauua'nın bacaklarını örter) Hadi, şimdi uyu babacığım.
SAVVA: Nasıl uyuyayım? Acı rahat bırakmıyor ki! Benim gibi günahkârların huzur içinde yaşamaya hakları yok... Bu gürültü de ne?
NAZAROVNA: Tanrı fırtınanın dik alasını yolluyor bize. Rüzgâr uluyor, yağmur durmaksızın yağıyor. Dama, pencerelere bezelye taneleri gibi iniyor... Duyuyor musun? Göklerdeki kötülüklerin kapıları açılmış! (Gök gürler) Tanrım! Tanrım! Tanrım!
FEDYA: Gök gürlüyor, uluyor; iniyor gök! Anlaşılan sonu gelmeyecek. Vuu... Vuu... Ormanın uğultusu gibi... Vuu... Vuu... Rüzgâr köpek gibi uluyor. (Titrer) Amma da soğuk ha! Urbalarım sırılsıklam. Sıksam, şarıl sarıl su akar... Kapı da ardına kadar açılmış! (Akordeonunu usuldan çalmaya çalışır) Akordeonum da ıslanmış, dini bütünler! Sesi zar zor çıkıyor. Yoksa öyle bir konser verirdim ki size, akimiz dururdu. Örneğin ünlü bir parça... Bir kadril, bir polka; ya da bizim havalardan. Hepsinin de üstesinden gelirdim, ha! Şehirde, Büyük Otel'de garsonluk yaparken, hiç para biriktirmedim. Elime geçeni hep müziğe, çalgıya yatırdım. Çalgı çalmaya... Gitar bile çalarım.
SES: (Bir köşeden) İşte saçmalayan bir salak!
FEDYA: Salak sensin! (Sessizlik)
10
NAZAROVNA: (Savva'ya) Sen şimdi sıcağın önünde yatıp, zavallı bacaklarını ısıtmalıydın büyük baba. (Sessizlik) ihtiyar! Tanrı Adamı! (Savva'yı sarsar) Göçüyor musun yoksa?
FEDYA: Küçük bir votka yuvarla babalık. Mideni yakar ama, içini ferahlatır. Yuvarla bir kadeh!
NAZAROVNA: Soytarılık edip durma! İhtiyar belki de günahlarının çeteleşin! çıkarıp, ruhunu teslim ediyordur. Sense aptalca laflar ediyorsun! Üstüne üstlük çalgı da çalıyorsun. Kes şunu tıngırdatmayı! Utanma yok mu sende?
FEDYA: Sende var mı? Durmadan gevezelik ediyorsun. Adamcağız yeterince kötülemiş. Sense o iyi kadın, şefkatli kadın numaralarınla üzüyorsun adamcağızı. Kafasını ütülüyorsun... Uyu, büyük baba! Kulak asma ona. Bırak ötsün. Boş ver! Kadınların dilleri şeytan süpürgesine benzer. İyiden, güzelden yana ne varsa, süpürüverirler. Kadınlara metelik verme. (Ellerini şaşkınlıkla birbirine vurur Hay Allah, amma da sıskaymış-smî İskelet gibi! Et met kalmamış sende. Gerçekten ölüyor musun yoksa?
SAVVA: Ne diye öleyim? Tanrı korusun beni! Az biraz kötülerim ama, Tanrı'nın inayetiy-le, gene de dikilirim ayağa. Meryem ana beni gurbetlerde öldürmez. Ben ölsem ölsem, anca evimde ölürüm.
FEDYA: Uzaktan mı geliyorsun?
11
SAVVA: Evet, Vologda şehrinden. Esnaflık yapardım orda.
FEDYA: Nerde bu Vologda?
TİKHON: Moskova'nın ötelerinde. Kıyı köşe bir yerde.
FEDYA: Vay canına, amma da uzaktan gelmişsin be kirpi sakal! Peki, tabana kuvvet mi geldin?
SAVVA: Yaya geldim ya! Tikhon Zadonski ma-nastırındaydım. Şimdi de Kutsal Dağlar'a gidiyorum. Tanrı'nın izniyle, ordan da Odes-sa'ya geçeceğim. Odessa'dan adamı Hac'ca, Kudüs'e ucuza götürüyorlarmış. Yirmi bir rubleye, diyorlar.
FEDYA: Moskova'da bulundun mu? SAVVA: Hem de beş kere. FEDYA: Güzel bir şehir mi? (Sigara yakar) Görmeye değer mi sence?
SAVVA: Orada bir sürü azizin türbesi var evlat. Bir yerde ne kadar aziz türbesi varsa, orası daima güzeldir. -
BORTSOV: (Tezgâha, Tikhon'un yanma gider) Bak, bir daha yalvarıyorum sana. Tanrı aşkına, bir yudumcuk olsun ver şu içkiden! FEDYA: Bir şehirde en birinci iş temizliktir. Toz mu var, sokaklar sulanmak. Çamur mu var. hemen yok edilmeli. Uzun uzun evler olmalı. Tiyatrolar... Polis... Arabalar... Ben hep şehirde yaşadım, bilirim oraları.