DAVETLİ MİSAFİRLER
1.Say |
2.Say | 3.Say | 4.Say | 5.Say | 6.Say | 7.Say | 8.Say | 9.Say | 10.Say | 11.Say | 12.Say | 13.Say | 14.Say | 15.Say | 16.Say | 17.Say | 18.Say |
DAVETLİ MİSAFİRLER
boyunca arka plânda hafif dalga sesleri
işitilir; zaman zaman da martı çığlıkları duyulur.
Orhan: (Bağırarak) Dikkat et, Sedat, oltanın ipine takılıp düşeceksin!
Sedat: (Bitkin) Ne yapayım, açlıktan gözüm kararıyor, iyi göremiyorum! Bir buçuk saati geçti, halen bir sonuç alamadık! Bugün oltamıza bir balık takılacak mı dersin, Orhan?
Orhan: Eğer balıklar şu sıralar bir evrim geçirip akıllanmadılarsa oltamıza takılacaklardır elbette!..
Necla: (Alaycı) Ya şu aralar bir evrim geçirdilerse? Ya oltanın ne olduğunu anlayacak bir zekâ düzeyine kavuştularsa artık?
Orhan: Hey, millet, rica ederim biraz daha sakin olun, azıcık daha sabredin; kremalı bisküvilerle idare ediverin, ölmezsiniz ya!..
Sedat: Midemiz artık abur cuburu reddediyor, şöyle adamakıllı bir şeyler yememiz lâzım, Orhan!..
Orhan: Yersiniz, yersiniz, merak etmeyin! Sabredin! Ne demiş üstat Jean Jacques Rousseau? Sabır acıdır, ama meyvesi de tatlıdır!.. Ve Çaykovski de aynen şöyle söylemiş: “Sabırsız insanlar, zavallı insanlardır!”
Sedat: (İsyankar) Bizim felsefeye değil balığa ihtiyacımız var Orhancım!..
Necla: Off, hava ne kadar sıcak! Dev bir ütü bizi ütülüyor sanki!..
Orhan: Sevgili Necla, dolaşıp durma etrafımda, yemlere basacaksın; yem olmazsa balık da olmaz! Hadi, geç otur yerine lütfen, uzun saçlarınla oyna, her zaman yaptığın gibi!.. Sedat! Şu tırnaklarını kemirmeyi bırak lütfen, sinir bozuyorsun!..
Necla: Kayalık yerde balık çok olur diyip getirdin bizi bu ıssız yerlere, Orhan! Duygu’yu dinleyip balıkçıdan iki kilo balık alsaydık…
Duygu: Tabii yaa, bu sabah Sığacık’ta beni dinleyip balık alsaydınız, üstelik de taptazeydi!
Orhan: Arkadaşlar dikkatinizi midenize değil başka şeylere verin, başka şeyler düşünün!
Sedat: Ne düşünelim ki? Aç tilki tavuktan başka ne düşünebilir?
Orhan: Biraz sanatçı ruhlu, biraz da geniş yürekli olamaz mısınız sevgili arkadaşlar? Bakın, sizi ne kadar enfes bir koya getirdim; batmakta olan temmuz güneşinin denizdeki büyülü pırıltılarını izleyin, bir süre sonra turuncudan kızıla dönüşmeye başlayacak muhteşem görüntüye hazırlanın, buranın tadını çıkarın. Karşıdaki Sisam adasının güzelliğini seyredin; adanın en yüksek dağı olan Kerki’nin heybetine bir bakın; etrafta sis pus olmayınca ne kadar da net görülebiliyor… Haftaya orada olacağız işte!..
Duygu: Niye Sisam diyorlar ki oraya?
Orhan: Uzun yıllar Osmanlı'nın susam gereksinimini karşıladığı için öyle diyorlar işte!.. Masalcı Aisopos, Dünyanın Güneşin çevresinde döndüğünü ilk düşünen zeki Aristarkos, zevk düşkünü Epikuros, üçgen ve dörtgenlerin açılarını ilk kez dile getiren matematikçi Pisagor, mimar ve heykeltıraş Theodorus, tarihin Babası Herodotos ve 20. yüzyıl Yunan şairlerinin en büyük ustalarından olan Yannis Ritsos da bir süre orada yaşamış… bunların hepsi işte burnumuzun dibindeki şu şirin adada doğmuşlar!.. Dünyanın en büyük antik heykellerinden Samos Kuros’u da oradadır…
Sedat: Ayaklı kütüphanesin vesselam!
Orhan: Ege Denizi tarihi üzerine mastır yaptığımı unutuyorsun!..
Sedat: Şu Pisagor’u da hiç sevmem, onun yüzünden geometri dersinden sınıfta kalmıştım!..
Necla: Sence bu ada bize ne kadar yakın, Orhan?
metin ve textler / biyografiler / tiyatro siteleri / tiyatro sözlüğü / tiyatro tarihi / tiyatro türleri / tiyatro oyunları / tiyatrocular dönemi / türkiyede çocukluk ve gençlik tiyatrosu tarihi / tiyatronun kökeni / geleneksel türk tiyatrosu / italyada rönesans tiyatrosu / orta çağda tiyatro / roma tiyatrosu / 19 yy sanat akımları / alman halk tiyatrosu / alman tiyatrosu / antik yunan tiyatrosu / fransz tiyatrosu / osmanlı tiyatrosu / hacivat karagöz tarihi / tiyatro erken dönem / tiyatro orta dönem / günümüz tiyatrosu / metin ve textler -1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15-16