23 NİSAN ÇİÇEKLERİ
1.Say |
2.Say | 3.Say | 4.Say | 5.Say | 6.Say | 7.Say | 8.Say | 9.Say | 10.Say | 11.Say | 12.Say | 13.Say | 14.Say | 15.Say | 16.Say | 17.Say | 18.Say |
23 NİSAN ÇİÇEKLERİ
(Müzikli Oyun)
Oynayanlar:
Çiçekçi kız
Birinci çocuk
İkinci çocuk
Hizmetçi
Katip
Menekşe
Lale
Gül
Müşteri
Çiçek korosu
(Bu roller, uygun görülen kız ve erkek çocuklara verilir.)
(Sahne: Çeşitli çiçekleri satan bir dükkan içi… Raflarda, vitrinde saksı saksı çiçekler görünmektedir. Ortada ve ön planda çiçek kılığına girmiş çocuklar öbek öbek yer almışlardır.
Dükkanın sahibi çiçekçi kız, elindeki süzgeçli, küçük bahçe kovasıyla canlı çiçeklere su verirken perde açılır.)
ÇİÇEKLİ KIZ – (Şarkı söyler)
Bir gün sizi sulamasam,
Hemen bana küsersiniz.
Tatlı, baygın kokunuzu,
Ne de çabuk kesersiniz.
Gül yüzünüz hiç solmasın,
Kalbinize dert olmasın.
Çiçek açın durmadan siz,
Neşenize son olmasın.
Şu güzel çiçeklerin, havaya, suya bizim gibi muhtaç olduklarını nasıl unutuyorum, bilmem ki. Biri gelip de çiçeklerimin boyunlarını büküp görse yüreğime iner…
(Bir canlı çiçeği yaklaşır.) Ah benim bahar kokulu karanfilim! Katmer katmer nasıl da açmışsın … Baygın kokun insana ılık yaz akşamlarını hatırlatıyor…
(Başka bir çiçeğe geçer.) Ne o, bana dargın mısın yoksa? Suyunu biraz geciktirdim, diye yüzüme bakmıyorsun… Ah benim nazlı kızım; mis kokulu sarı fulyam… Gel, barışalım … (Sever, okşar, koklar) Oooh! İçim açıldı. Ne iyi çiçeksin sen …
(Bir başka saksıya doğru eğilir.) Bak hele. Boyun büküp naz etmeyi sen de fulyadan mı öğrendin? Yazık sana … Bir gün suyunu unuttum diye somurtuyorsun… Neşesizlik sana hiç yakışmıyor kızım … (Okşar) Gül bakayım, gül, gül … Hah şöyle… Seninle de barıştık…
(Başka bir çiçeğe daha geçer) Aferin sana! Çiçek olunca senin gibi olmalı. Bir gün suyunu unuttum diye somurtmak, boyun bükmek ne oluyormuş sanki? Sen zaten bir hafta su görmesen bile aldırmazsın, bilirim… Tam unutkanlara göre çiçeksin. Bir fincan su bir hafta yeter sana… Sabrın sonu selamettir derler. Sana şimdi bol bol su vereyim de hak geçmesin… (Sular) al, bu da benden sana.
(Bu sırada dükkan kapısının çıngırağı çalınır. İçeriye hizmetçi kılıklı, kambur biri girer. Çiçekçi kız kovayı bir kenara bırakır, gelen müşteriyi karşılar.)
ÇEÇEKÇİ KIZ – Buyurunuz efendim… Bir şey mi arzu ettiniz?
HİZMETÇİ – Benim arzumun lafı mı olur a kızım… Bizim efendi beni gönderdi. Tabii kendisini tanırsınız…
ÇİÇEKÇİ KIZ – Hayır, tanımıyorum efendim. Kimden bahsediyorsunuz?
HİZMETÇİ – Canım, bizim efendiyi tanımayan yok ki. Abdurrahman efendi dediler mi nah! Diye parmakla gösterirler…
(Elindeki parayı sallayarak) Bu parayı sana o gönderdi.
ÇİÇEKÇİ KIZ – Çiçek mi istiyor?
Hizmetçi – Hee… Çiçek istiyor emme, en güzellerinden bir paket… Şey… Paket mi poket mi işte bir şey yapsın, dedi…
(Çiçekçi kız buketi hazırlarken, hizmetçi söze devam eder.)
Bizim efendi pek kurnazdır doğrusu… (Gülerek) Bu çiçekleri ne yapacak biliyon mu?
ÇİÇEKÇİ KIZ – Nerden bileceğim…
HİZMETÇİ – Öyle ya, nerden bileceksin… Bizim efendinin haşarı bir çocuğu var. Bir dediğini iki etmiyor ama, o da inadına tembel mi tembel, yaramaz mı yaramaz… Karnelerinde zayıftan başka notu yok… Bu
gidişle sınıfta kalacak, diyorlar… Bizim efendi bir çare düşünmüş. Bu çiçekleri çocuğun öğretmenine götürecek. Allem edecek, kalem edecek, o haylazın sınıfı geçmesi için öğretmenine dil dökecek…
ÇİÇEKÇİ KIZ – (Demetlediği çiçekleri tekrar yerine koyar) Yaaa, maşallah… Sizin efendinin buluşuna diyecek yok duğrusu…
HİZMETÇİ – (Anlamaz) Dedim ya çok kurnazdır. İnsana külahı ters giydirir…
ÇİÇEKÇİ KIZ – Fakat doğruluktan, görevine bağlılıktan bir şey düşünmeyen öğretmeni hiçbir zaman kandıramaz… Öğretmenler çıkar peşinde koşmazlar. Doğruluktan şaşmazlar. Ellerine teslim edilen vatan yavrularının hepsini bir anne, bir baba sevgisiyle severler. Çalışanlarla çalışmayanları ayırırken bir yargıç kadar ince eleyip sık dokurlar… Doğru bildikleri görüşten, vicdanlarının emrinden hiçbir zaman ayrılmazlar…
Sizin efendi, öyle sakat çarelere başvuracağı yerde çocuğunu çalıştırmanın çarelerini düşünseydi daha iyi ederdi…
HİZMETÇİ – Kızım, o bizim neyimize gerek… Hele sen şu çiçekleri ver de ben de gideyim…
ÇİÇEKÇİ KIZ – Benim çiçeklerim çok duyguludur. Öyle her yere gitmezler. Hele böyle tembel çocuğunu kurtarmak için kurnazlık düşünen bir adamın eline düşmek istemezler…Ama bir kere kendilerine sorayım istersen…
(Hizmetçi şaşkın şaşkın bir kıza, bir çiçeklere bakar)
ÇİÇEKÇİ KIZ – (Çiçeklerin ortasına geçer ve sorar) Benim sevgili, nazlı çiçeklerim, konuştuklarımızı duydunuz… Abdurrahman efendiye gitmek ister misiniz?
ÇİÇEKLER – (Hep bir ağızdan)
Dostumuzla düşmanı,
Biz görmeden tanırız.
Fenalığa bir alet,
Olmaktan utanırız.
HİZMETÇİ – (Ellerini havaya kaldırıp kaçar.) Uy aman! Ben yanlış gelmişim…
(Çiçekçi kız, kaçan hizmetçinin arkasından güler. Sonra döner, raftan bir çiçek budama makası alır. Saksıdaki çiçeklerle meşgulken gene kapıdan bir müşteri girer. Kolunda evrak çantası, burnunda kelebek bir gözlük taşıyan müşteri hafif sarhoş taklidi ile konuşur.)
KATİP – Kolay gelsin çiçekçi abla…
ÇİÇEKÇİ KIZ – Buyurunuz efendim… Bir şey mi arzu ettiniz?
KATİP – Bu da sorulur mu? Bu dükkana gelenin elbet bir isteği olacak. Ya bir saksı çiçek ya bir buket yahut da çelenk… (Kendi kendine) Yahu burası amma güzel kokuyor ha… (Çantasından bir kartvizit çıkarır. Çiçekleri kıza verir.) Önce kendimi tanıtayım: Ben, içki sevenler Derneği’nin katibiyim. Bu cemiyet, daha yeni kuruldu. Bugün, bütün üyelerin katılmasıyla bir açılış töreni yapılacak. Ondan sonra içki, saz… Vur patlasın, çal oynasın… İçkisevenler Derneği nam salacak, nam… Salonu süsleme işini ben aldım üzerime. Üyelerimizin gönlü, gözü açılsın diye, birkaç sepet çiçek yaptıracağım… Haydi kızım, şöyle en tazelerinden bize bir şeyler hazırla da alıp gideyim…
(Katip sandalyeye çöker. Çiçekçi kız bu müşteriden de memnun değildir.)
ÇİÇEKÇİ KIZ – Efendim, zannedersem burada vaktinizi boşuna kaybedeceksiniz…
KATİP – (Anlamaz) Kızım benim acelem yok. Ne zaman hazırlarsan o vakit alır giderim. Oraya, buraya koşmaktan daha gazeteye göz atamadım. (Çıkarır, açar) Sen çiçekleri hazırlarken ben de şurada hem okur, hem de biraz dinlenirim…
ÇİÇEKÇİ KIZ – Efendim, maksadımı iyi anlatamadım. Çiçeklerim içki sevenleri sevmezler de…
KATİP – O da ne demek? Çiçeklerin keyfine göre hareket edecek değiliz ya. Parasıyla değil mi? İstersem, dükkandaki bütün çiçekleri bir kamyona doldurur, götürürüm…,
ÇİÇEKKÇİ KIZ – İş sizin bildiğiniz gibi değil efendim. Benim çiçeklerim içki sevenleri değil, Yeşilay kurumunun salonlarını süslemekten zevk alır. Benim çiçeklerim, her felakete kucak açan, kanat geren Kızılay kurumuna layıktırlar… Benim çiçeklerim Çocuk Esirgeme Kurumu’nun baktığı yavruların masum başlarını süslerler. Benim çiçeklerim törenlerde alay alay geçen Mehmetçiklerin başına Türk Hava Kurumu uçaklarından demet demet serpilmek isterler… Benim çiçeklerim…
KATİP – (Sinirlenir, bağırır.) Senin çiçeklerin, senin çiçeklerin… Bıktım senin çiçeklerinden… Sanki çiçekler nereye gideceklerini bilirlermiş gibi bana masal söylüyorsun…
ÇİÇEKÇİ KIZ – Masal değil, gerçek… İstersen kendileri size söylesinler… (Çiçeklere) Benim nazlı, güzel çiçeklerim. Konuştuklarımızı duydunuz. İçkisevenler Derneği’ne gitmek ister misiniz?
ÇİÇEKLER – (Hep bir ağızdan)
Boş yere yorulmasın,
Biz oraya gitmeyiz.
Saksımızda çürür de,
Burayı terk etmeyiz!
(Katibin burnundan gözlük, koltuğundan çanta düşer. Onları acele toplar, çiçeklere korku ile bakarak kaçar.)
KATİP – Üstüme iyilik, sağlık… Üstüme iyilik, sağlık…
(Dernek katibinin palas pandıras kaçışına çiçekçi kız güler. Başını sallar. Gene makasla budama işlerine devam eder. Bu sefer dükkana soluk soluğa bir müşteri daha gelir. Koşarak geldiği için düzgün konuşamaz.)
MÜŞTERİ – Ça… çabuk… ba… bana bir buket çiçek… Ama çok çabuk (Mendilini çıkarır, terini siler.) Haydi çabuk, ne duruyorsun?
ÇİÇEKÇİ KIZ – Efendim, şurada bir dakika dinlenin, yorulmuşsunuz…
MÜŞTERİ – Yorulmak da laf mı? Yüz metre şampiyonu gibi koşa koşa geldim.
ÇİÇEKÇİ KIZ – Çiçek almak için bu kadar aceleye ne gerek vardı?
MÜŞTERİ – Uçak kalkıyor, uçak… Daha buradan otobüsle havaalanına gitmek, uçak kalkmadan yetişmek lazım…
ÇİÇEKÇİ KIZ – Seyahate mi çıkıyorsunuz efendim?
MÜŞTERİ – Hoppala. Sen gazete muhabiri misin, nesin? Seyahate ben değil, patronum çıkıyor… Gözüne girmek için bir buket çiçek götüreceğim. Seyahatten dönüşünde belki maaşıma zam yapar. Ne yapalım kızım, geçim dünyası… (Saatine bakar.) Eyvah, yirmi dakika kaldı, yetişemeyeceğim. Haydi çabuk ol. (Kalkar.) Yoksa ben şuradan birkaç demet toplar, giderim haa (Çiçeklere atılır. Çiçekçi kız önüne geçer.)
ÇİÇEKÇİ KIZ – Yağma yok… Çiçeklerimin bir yaprağına bile dokunamazsınız. Hem siz, patronunuzun gözüne girip ondan zam koparmak için çiçek götürmeyi düşüneceğinize işinizi, görevinizi düşünseniz patronunuzu daha çok memnun edersiniz sanırım.
MÜŞTERİ – Ben buraya ders almaya değil, çiçek almaya geldim. Paramla değil mi?
ÇİÇEKÇİ KIZ – Para ile de olsa çiçeklerim birisini aldatmak, ötekini elde etmek, berikinin gözünü boyamak, hayırsız ve yararsız toplantıları süslemek gibi şeyleri sevmezler…
MÜŞTERİ – Tuhaf şey… Senin, aklından zorun var galiba…
ÇİÇEKÇİ KIZ – Hamdolsun, hiçbir zorum yok… Ben çiçeklerimin fikrini ve arzusunu almadan bir şey yapamam… İsterseniz bir kere de onlara sorayım. (Çiçeklere sorar.) Benim duygulu ve sevgili çiçeklerim. Konuştuklarımızı duydunuz. Siz ne dersiniz?
ÇİÇEKLER – (Hep bir ağızdan)
Hayır hayır gitmeyiz,
Ne olursak olalım.
Uçakta solmaktansa,
Şu dükkanda solalım!
MÜŞTERİ – (Elini kulağına koyar, dışarıyı dinler) İşte bir uçak sesi… (Pencereye koşup bakar.) Evet, uçak havalandı. Bizim zamlar yandı. (Sandalyeye yığılır, baygınlık geçirir. Çiçekçi kız raftan bir çiçek alır. Müşterinin burnuna değdirir. Müşteri ayılır. Şaşkın şaşkın söylenerek çıkar, gider.) Uçak havalandı, zamlar yandı… Uçak havalandı, zamlar yandı…
ÇİÇEKÇİ KIZ – (Ön plana gelir. bir kenara dayanarak düşünür. Sonra çiçeklere döner.) gördünüz mü benim güzel çiçeklerim? Sabahtan beridir hiçbir şey satamadım. Gelen müşterilerle gitmek istemediniz. Artık kimse de gelmez oldu. Ben sizi su ile hava ile beslerim ama beni kim besleyecek? Evde annem, kardeşim de benim elime bakıyorlar.
metin ve textler / biyografiler / tiyatro siteleri / tiyatro sözlüğü / tiyatro tarihi / tiyatro türleri / tiyatro oyunları / tiyatrocular dönemi / türkiyede çocukluk ve gençlik tiyatrosu tarihi / tiyatronun kökeni / geleneksel türk tiyatrosu / italyada rönesans tiyatrosu / orta çağda tiyatro / roma tiyatrosu / 19 yy sanat akımları / alman halk tiyatrosu / alman tiyatrosu / antik yunan tiyatrosu / fransz tiyatrosu / osmanlı tiyatrosu / hacivat karagöz tarihi / tiyatro erken dönem / tiyatro orta dönem / günümüz tiyatrosu / metin ve textler -1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15-16