Hayatta Beklemeyi Bileceksin
Hayatta Beklemeyi Bileceksin
Hayat
bir
yolculuk
. Kimi için kısa ve beklenmedik, kimisi için
uzun
ve teferruatlı.
Değişik
durakları
olan bir otobüs
yolculuğu
gibi. Her
durakta
otobüs
değiştirmek
gerekebiliyor Hayat bir yolculuk. Kimi için kısa ve beklenmedik, kimisi için uzun ve teferruatlı. Değişik durakları olan bir otobüs
yolculuğu
gibi. Her
durakta
otobüs
değiştirmek
gerekebiliyor. Her
durakta
biraz
beklemek
ve bir sonraki
yolculuk
için maddi ve manevi birikimler yapmak gerekebiliyor. Her otobüse binemiyorsun. Bazen son
dakikada
kaçırıyorsun, bir sonrakini bekliyorsun bazen de otobüs dolu geliyor kapılar açılmıyor. Bakıyorsun
durak
çok
kalabalık
, bazen bir önceki durağa
yürüyorsun
, belki yer bulabilirim diye. Öncesi ve sonrası derken
hayat
beklemeler
ve bekleneni arzulamak ile geçiyor. Buna umut etmek diyoruz. Cümle içinde
kullanalım
. Umut ediyorum ki bir sonraki otobüse bineceğim diyoruz. Derken umuda
yolculuk
başlıyor. Bir
yolculuğu
bitirmeden bir sonrakini yarılıyorsun. Umuda yaklaşırken ufukta yeni
ışıklarını
yakmış bir başka otobüs beliriyor. Bu
sistemin
içinde
sıranı
beklemeyi
, otobüs geldiğinde binebilmeyi umut etmeyi ve binemediğin otobüslerin ardından düşünmekle vakit
harcamaman
gerektiğini
öğreniyorsun
. Otobüs
duraklarında
olgunlaşıyorsun. Bir umutla beklediğin bu otobüslerde kendine yer bulamadığın da oluyor. Örneğin şehir içindeki bir otobüste
ayakta
seyahat
etmek durumunda kalabiliyorsun. Bir yer
boşalır
ümidiyle sürekli
hazırda
bekliyorsun. Anlayacağınız; otobüse binmek yeterli bir
tatmin
olamayabiliyor.
Değişik
duygularınıza hitap ediyor
seyahatleriniz
. Kimi
gün
bir yabancının yanındaki koltukta uykuya dalabiliyorsunuz. Kimi
gün
bir yaşlıya veya
çocuklu
bir
aileye
yer verdiğiniz olabiliyor. O
seyahatiniz
yerine getirilmiş bir görevin verdiği haz ile
ayakta
geçiyor; gocunmuyorsunuz aksine
çevreden
aldığınız
pozitif
bakışlarla mutlu oluyorsunuz. Enteresan değil mi? Bir önceki seferinizde
ayakta
seyahat
etmek sizi nasıl yormuştu. Şimdi
ise yerinizi
ihtiyacı
olan birine verme fikri sizi
ayakta
tutmaya yetiyor.
Hayat
beklemek
, umut etmek, beklediğine kavuşmak ve yeri geldiğinde senin olanı başkaları ile paylaşmak olabiliyor. Senin bakış acına göre
hayat
, bazen yorucu; bazen keyifli; bazen de gurur verici
yolculuklarda
kendini hissettiyior sana. Yaşadığının farkına varıyor ve benliğinin
hayat
denilen aşamadaki yerini anlıyorsun.
Zaman
geçiyor ve sen durdurmayı hayal ettiğin ama durduramadığın o
zamanın
içinde
beklemenin
tanımını ezberliyorsun.
Hayatı
öğreniyor
;
zamanın
içinde olgunlaşıyorsun. Beklemeyi ve bekletmeyi sevmeyen bir
yapım
vardır. Herşey vakitlice olsun isterim. Geç kalınan durumlarda rahatsızlık duyarım. Özellikle
sosyalleşilen
iş
,
arkadaş
çevresi
gibi
koşullarda
zamanın
en verimli düzeyde
kullanılmasını
tercih ederim. Nokta. İşte böylesi bir cümleye nokta koyabilme
gücünüz
olmuyor. Sosyal kelimesi ile başlanılan cümlelerde işin içine sizin dışınızda psikolojileri ve tecrübeleri olan diğer
insanlar
giriyor. Sizin olgunlaştığınız
zamanın
ve otobüs
duraklarının
bir başka köşesinden gelen
insanlardan
bahsediyorum.
Hayata
bakış açıları sizinki ile örtüşmeyebilecek
insanlardan
bahsediyorum. Benim
zamana
katmak istediğim verimi
daha
başka anlamlarda bulan ve o anlamların
üstüne
sosyalleşebilmeyi
tercih eden
insanlar
… Benim diye bir
zaman
veya
hayat
kalmıyor o
dakikadan
itibaren. Paylaşımcı bir anlayışın içine giriyor ve yine
değişik
korelasyonları ve verileri olan denklemlere kucak açmak zorunda kalıyorsunuz. Bir kez
daha
hayatın
içinde
öğreniyor
; olgunlaşıyorsunuz. Beklemenin mutasyona uğramış bir çeşiti sayılabilecek beklenti içine girmemeyi
öğreniyorsunuz
. Beklentilerin milyonlarca
insanın
etkileşimiden
yola
çıkılan bir toplum anlayışının içinde ne derece anlamını yitirdiğini tecrübe etmek
yoluyla
öğreniyorsunuz
.
Beklemeyi
bilirken, süreki bir beklenti içinde olmamayı aksi takdirde kendi planlarınız ve isteklerinizin tam anlamda bir
başarıya
ulaşamayacağı ihtimalini ve bu ihtimalin istatistiksel olarak ne kadar
yüksek
bir katsayıya karşı geldiğini anlıyor ve hayal kırıklığı denen bir başka hissi tadıyorsunuz. Tüm bu umut etmeler ve
beklemeler
içinde paylaşmanın ve paylaşırken de beklentilerinize yenik düşmemeyi öğreniyorsunuz.
Beklemenin
paylaşıma
pozitif
katkısını bire bir hissediyor; beklentilerin sizi depresif bir kısırdöngüye ittiğini
öğreniyorsunuz
. Aynı kökten türeyen bu iki birbine zıt kelimenin arasında olgunlaşıyorsunuz. Hayatta
beklemeyi
bileceksin. Arzularından planlar kuracaksın. Gerçekleştiremediklerin için yeni tarihler belirleyecek, unutmayacak ve silmeyeceksin. Bir bir arzu ettiklerini öncelik
sıralarına
göre hayata geçirmeye uğraşacaksın. Beklenti içine girmeden yapacaksın bu
işlemler
bütününü. Şüphesiz ki her arzu ettiğin sana bahsedilmeyecek. O
dakikada
“
sosyal
” kelimesini düşünecek ve
hayatta
yalnız olmadığını hatırlayacaksın. Her iste bir hayır vardır sözünü
hayat
defterinin ilk
sayfasında
bir yere özenle yerleştireceksin ki defterini her açtığında her iste bir hayır vardır cümlesini bir kez
daha
özümseyeceksin. Emin ol ki bu
hayata
pozitif
bakmana ve arzuladıklarını
gerçekleştirmene
katkı sağlayacaktir. Başına gelen talihsiz ve sıradışı olayları kendi hayatında sorgulamayı bırakacak ve sosyal durumun bir parçası olarak anlamaya çalışacaksın. Petrol bulunmadan önceki yıllardaki kurak ülkeleri düşüneceksin. O coğrafyada doğmamış olmayı dilemiş milyonlarca insan yaşamış ve olmuştur tarihte. Şimdilerde o bölgelerde yaşayanların zenginliklerini dileyen yine milyonlarca fakir insanın olduğunu biliyorsundur. Bir de o petrol için yıkılan rejimleri ve hayatını kaybedenleri düşünmek gerek. Tüm bunlar senin yaşam şartlarını kolaylaştıran etkenler. Benzin fiyatlarını düşüren, geleceğine katıkda bulunan etkenler belki. O coğrafyada yaşamaya çalışan birinin senin hayatına nasıl etki ettiğini düşünürken başta dediğim talihsiz olaylar başına geldiğinde bu olayların sosyalin bir diğer köşesinde kimlere fayda sağlayabileceğini düşünecek ve her iste bir hayır vardır demekten kendini alıkoyamayacaksın. Hayatın seninle başlayıp seninle bitmeyeceğini öğrenecek, anlayacak ve olgunlaşacaksın. Yaşama daha çok şans vereceksin. Yaşadıkça yaşlanacak ve anlayacaksın hayatın birden fazla anlamı olduğunu. Otobüs duraklarının çokluğunu ve senin bu duraklarda neden beklemen gerektiğini. Yaşlandıkça algıların hızlanacak ama sen yavaşlayacaksın. Hızın bir yanılsama olduğunu öğreneceksin. 5 dakika önce gideceğin yerde olmanın sana getirilerini ve senden götürülerini hayattan değişik kesintilerde tecrübe edeceksin. Farklılıkları kendinde yaşatmayı ve yeniye eskiden anlamlar katmayı kavrayacaksın. Olgunlaşacaksın. Beklenen son geldiğinde ne kadar olgunlaşmışsan o kadar hazırlıklı olacaksın. Seni olgun kılan her anı hatırlayacak, film şeridine kronolojik bir anlam katacaksın. Yüzünde yılların eskitemediği o iyimser tebessümle kendini sonsuzluğun kollarına bıraktığında hayatın neden beklemek üzerine kurulduğunu tüm ruhunda hissedecek ve sonsuzluğa hür kanatlar çırpacaksın. O gün gelene kadar da hayatta beklemeyi bilcek, ümit etmeyi öğrenecek ve olgunlaşarak hayata kendi duruşunu vereceksin. Sosyalin içinde okyanusta bir damla dahi olsan, o okyanusun dengelerini belirleyen bir parçası olduğunu bileceksin. Bu senin özgüvenin ve yaşama dair inancın olarak seni bir sonraki otobüs durağına taşıyacak. Kapı açıldığında kendinden emin, merdivenlerden çıkacak ve hayatın senin için öngördüğü yere oturup bir sonraki yolculuğunu umut edeceksin. Sen, hayatın ta kendisi olacaksın! Hayırlı günler diliyorum efendim, kalın sağlıcakla.