Neden başarısızım?
Neden başarısızım?
Pek çok insan kendinden
memnun
değil. Ya görünüşünü ya da davranışlarını beğenmiyor ve bir türlü kendi ile barışamıyor. Halk arasında buna ´aşağılık kompleksi´ deniyor. Eş ve
aile
terapisti Lale Akat memnuniyetsizliğin
kaynaklarını
ve bunlarla başa çıkmanın
yollarını
sizler için yazdı. Ne kadar çok insan öfkeli, ne kadar çok insan kırgın, ne kadar çok insan kendinden, yaptıklarından, ilişkilerinden, huyundan,
görüntüsünden
memnun
değil. Çoğunlukla insanlar, kilolu iseler, saçları dökülüyorsa veya doğuştan bir şekilde engelli iseler
kalabalıkta
"Eyvah bana bakıyorlar" diye endişeleniyor veya yabancıların yanında "Ya saçma sapan bir şey söylersem" diye ağızlarını açmaya korkuyorlar. Beğendikleri insana duygularını açamıyor, ilişkilerinde, "Bir şey istersem kızar mı", "Hakkım var mı buna" diye düşünüyorlar. "Hayır
dersem
, üzülür", "Kızgın davranırsam beni bırakır", "Tekrar ararsam
üstüne
çok düştüğümü düşünüp kendini çeker" deyip hareketsiz kalıyorlar.
Olaylar
karşısında nasıl davranacaklarını bilmiyor, karar vermekte zorluk çekiyorlar. "Ya verdiğim karar yanlış ise, sonra pişman olursam" gibi kemirici düşüncelerle sürekli tedirgin yaşıyor, sürekli kendilerini yetersiz hissediyorlar. Kendini yetersiz hissetmek
Evet
sürekli bu konularla çalışıyorum, yani kendine güvensizlik ve aşağılık kompleksleri ile. Başka bir deyişle "
Evet
ben buyum, böyleyim ve kendimi seviyorum" diyememek. Diğerlerinin fikirlerine, yargılarına bağımlı olmak, kendini yaşayamamak. Halbuki her insanın istediği tek şey, huzur ve
mutluluk
. Aslında
mutluluk
ve ruh sağlığı tamamen
olay
ve şartlara gereken şekilde uyum sağlayabilmemiz ile ilgili. Tıpatıp aynı
olayla
veya problemle karşılaşan 3 ayrı insan, o
olayı
3 ayrı şekilde algılayıp, 3 ayrı şekilde yorumlayıp, 3 ayrı şekilde karar verip, o
olaya
3 ayrı şekilde de tepki verebilir. Sebep; o 3 kişinin kendilerine bakışlarının, kendilerine olan inançlarının, şimdiye kadar edindikleri
deneyimler
sonucu kendilerine olan
güvenin
farklı olmasıdır. Farklı
ailelerde
, farklı ilişkiler yaşayıp, farklı tepki vermeyi, farklı davranışlar göstermeyi
öğrenmişlerdir
. Ben böylece, olduğum gibi, saçımın kıvırcığı ile, kocaman burnumla, kısacık
bacaklarımla
, şişko vücudumla, kalın camlı gözlüklerimle, beceriksizliğimle, çılgın fikirlerimle, seviliyor muyum? Dünyaya iyi ki gelmiş miyim? Birileri için
önemli
miyim? Bir şey söylediğim zaman ilgi ile
dinlemişler
mi beni? Hatta
cevap
da vermişler mi? Fikrimi almışlar mı, enteresan bulmuşlar mı? Bana
güvenmişler
mi? Gülmeme, ağlamama, bağırmama izin vermişler mi? Verdikleri sözde durmuşlar mı, yanımdakilere
güvenip
kendimi onlara bırakabilmiş miyim? Dünyanın korkunç bir yer olmadığını, insanların da canavar olmadığını,
herkes
ile konuşabileceğimi, her şeyin konuşulabileceğini, her şeyin bir
çözümü
olabileceğini bana göstermişler mi? Kompleksli olmak nedir? Evet, o yukarıda bahsettiğim problemi, problem olarak almayan, korku ve çaresizlik hissetmeden direkt çözüme yönelenler, yukarıda yazdıklarımın çoğuna
evet
diyebilenler olacaktır. Ya diğerleri? Halk dilinde komkpleksli dediğimiz; kendine güvensiz insanlar. Kompleksli olmak sık duyduğumuz bir kelime. Ne demek kom- pleksli olmak? Kelime psikoanalizden türemiş, ancak güncel
yaşamımızda
, daha çok rahat
hareket
edemeyen, çekingenlik gösteren, çabuk alınan, kendini çok beğenmiş davranan, çabuk sinirlenen, aşırı kıskançlık gösteren, cinsel problemleri olan, ilişkilerinde sık problemler yaşayan ve bunun gibi insanlara atfettiğimiz bir tanımlama olarak çıkar karşımıza. Komplekslerin oluşması çoğunlukla
çocuklukta
yaşanan problemlerle ilgili. Küçücük bir
çocuk
içinde bulunduğu korkutucu,
üstünden
gelemediği, acı çektiği
durumlarda
,
olayları
ve bu olaylarla ilgili duygularını
bilinç
altına
atmaya
mecbur kalır. En
önemlisi
, kendini koruyabilmek için belirli bir davranış sergileyerek problemi kendince çözer ("Bir daha annemden / kimseden bir şey istemeyeceğim, ben bir şey anlatırsam insanlar kızıyor, ne yapsam boş, yapmasam da olur herhalde" gibi). Ama kişi daha sonraları yaşamında benzeri
olaylar
yaşadığı
zaman
, (birinden bir şey istemek, bir konuda başarıya ulaşması gerekince veya birisi onu bırakıp
giderse
, vs.) yine aynı acıyı hisseder ve
olaya
karşı aynı düşünce ve davranışı sergiler (beynimiz maalesef bize duyduğumuz acının bu
olayla
ilgili değil, geçmişle ilgili olduğunu açıklamıyor, çünkü beynin
zaman
kavramı yok!). Aslında kişi artık
tehlikede
değildir ve
olaya
yaşının ve gereksinmelerinin doğrultusunda gereken
sağlıklı
tepkiyi verebilir. Her şeyin temeli güven Anahtar kelimeyi temel
güven
duygusu olarak vermek istiyorum.
Çocuk
,
gelişmesinin
her devresinde ihtiyaçlarının
giderildiğini
, insanlara güvenebileceğini,
önemsendiğini
, sevildiğini algılayabilmelidir ki bu temel
güven
duygusunu
geliştirebilsin
. Ruhsal ve zihinsel
sağlık
için bir insanın kendini diğer insanlarla ilişkilerinde olumlu algılaması gerekir. İşin biraz teorisine bakarsak psikolojide belli başlı iki kompleksten söz edilir: ´Ödipus kompleksi´ (küçük oğlan çocuğunun anneye olan aşkı,
baba
ile olan rekabeti ve bu rekabetin sonucu korkudan kişiliğinin gelişememesi
durumu
). Ödipus kompleksinin
sağlıklı
bir şekilde çözülememesi
sonucu
erkek çocuğu büyüdüğü vakit
kadınlarla
sağlıklı
bir ilişki kurmada zorluklar yaşayacaktır. Aynı şey kız çocuğu ve baba arasında da yaşanır, ki bunun da adına ´Elektra kompleks´ diyoruz. Tahmin edeceğiniz gibi kız çocuğu büyüdüğü vakit erkeklerle olan ilişkilerinde karmaşa, güvensizlik gibi problemlerle karşılaşacaktır. Bu gibi komplekslerle başa çıkmaya çalışan
çocuklar
ergenlik çağlarına gelince çektikleri zorluklar
sonucu
dikkate
alınmak,
önemsenmek
, sevilmek ve
beğenilmek
için normalin
üstünde
çaba sarfedeceklerdir. Bu kritik devrelerde erişilmesi zor beklentilerini gerçekleştiremezlerse aşağılık kompleksi
yaşamaya
başlarlar. Güçlü olmak,
popüler
olmak hep bu aşağılık duygusu ile başa çıkmak için özlenen davranış biçimleridir. Aşağılık duygusu içinde olan bir insan kıskançlığı ve
sevgiyi
, kaybetme korkusunu da yoğun, rahatsız edici boyutlarda yaşar. Aslında biz insanlar doğamız gereği büyümeye,
değişmeye
, ilerlemeye müsait ve
hazırız
. Ve gelişebilmemiz için de gereken
güce
ve
yapıya
sahibiz.
Mutluluğumuza
engel olan herhangi bir semptom veya bir bozukluk / zorluk aslında son derece
doğal
olan bu büyümenin bir şekilde
frenlendiğini
veya müsaade edilmediğinin bir işareti
sadece
(Krizlere
dikkat
, hep söylerim, iyi haber! Bir problem varsa çözülmek için can atıyor demektir. İşte büyüme / iyileşme
fırsatı
!). Terapide bu kompleksli davranışların nerelerden
kaynaklandığı
,
çocuklukta
bu davranışı mecburen edinmiş olduğunu, bir yetişkin olarak bunu
değiştirebileceğini
, başka seçeneklerinin de olduğunu görmesini
sağlamak
ve
sonuçta
bu kompleksin kurbanı olmaktan çıkabileceğini açıklamak bile çok iyi sonuçlar verebiliyor. Acil
durumlar
için bazı öneriler: # Kendinizden emin olmanız gerektiği anlarda, kendinizi çok iyi hissetiğiniz bir anı, olayı anımsayın. O anı ve duygularınızı tekrar yaşayın. Bırakın
vücut
o
mutluluk
hormonlarını salgılasın. Kendinizi
mutlu
hissedince, otomatik olarak daha az çekingen, cesaretli ve
güçlü
hissedeceksiniz. Düşüncelerinizi böyle
kontrol
altına almayı deneyin ve unutmayın:
# Düşüncelerinize
dikkat
edin, kelimelere dönüşür. Kelimelerinize
dikkat
edin, davranışlara dönüşür. Davranışlarınıza
dikkat
edin, alışkanlıklara dönüşür. Alışkanlıklarınıza
dikkat
edin, karakterinizi olusturur. Karakterinize
dikkat
edin, bu sizin yazgınızı oluşturur. (Frank Outlaw)
#
Sadece
kendinize
odaklanmaktan
vazgeçin, mesela bir
parti
veya toplantıda diğer insanları izleyin, nasıl sıkıldıklarını, konuşacak birini aradıklarını, vs. Bu konularda bocalayan ne kadar çok insan olduğunu görünce şaşıracaksınız.
# Kendi kendinizi küçülten, yargılayan, moralinizi bozan, sizi beceriksiz kılan ´
ses
´e sus deyin veya bu gün /
gece
sana ihtiyacım yok deyin.
# Kendinize karşı hoşgörülü olmaya çalışın, hatalarınıza ve beceriksizliğinize biraz daha mizahi bakın.
# Benim
görüşmecilerime
verdiğim küçük bir ´ev ödevi´ vardır. İki seans arasında geçen zaman içinde ´mış´ gibi yapmak. Örneğin; en çekindiğimiz, en korktuğumuz şeyden çekinmiyormuş, korkmuyormuş gibi yapmak. Adeta aktörmüşüz de ´rol´ icabı
yapıyormuş
gibi. Bu
yeni
deneyim
(çoğu insan başarıyla yerine getiriyor bu ödevi) beyninize
yeni
bir program yüklüyor; yapabilmişliği. Bir dahaki sefere çekindiğimiz davranışları
denemek
daha kolaylaşıyor, denedikçe de bu davranışlar alışkanlık haline gelebiliyor. Kaynak: ailem ve ben