Zeka Doğuştan mı Kazanılır ,Geliştirilebilir mi ?
Zeka kısaca insanın
öğrenme
ve
uyum
gücü
olarak tanımlanabilir. Edison’a başarısını neye borçlu olduğunu sorduklarında bunun % 5’inin zeka % 25’inin ise çalışmak olduğunu söylüyor. Okul
hayatında
hep birinci olan birçok kişinin
hayata
atıldığında başarısız istikrarsız olduğunu sık sık görürüz. Okul başarısında klasik zeka yeterliyken
hayat
başarısında duygusal zeka olarak tanımlanan duygusal ve
sosyal
becerileri
öğrenme
yeteneği ön plana çıkar. Zeka sayısal olarak hesaplanamaz Eski anlayışa göre zeka doğuştan gelir sabittir değiştirilemezdi. Sayısal olarak ölçülebilirdi.
Öğrencileri
seviyelere ayırmak ve
öğrenme
güçlerini
ölçmek için
kullanılır
böylece
gelecekte
başarılı olabilecekler tahlil edilirdi.
Yeni
anlayışta ise zeka geliştirilebilir iyileştirilebilir sayısal olarak hesaplanamaz. Hesaplanan sadece mantıksal zeka katsayısıdır. Zeka problem çözme verim gösterme
ürün
ortaya çıkarma sürecinde sergilenir. Zekayı sergilemenin
çeşitli
yolları
vardır. Gerçek
hayat
şartları zekayı etkiler.
Bütün
bebekler
belli bir potansiyele sahip olarak doğuyor ancak bu potansiyelin aktif hale getirilmesi için aileye büyük görev düşüyor. Her insanın genlerinde yazılı biyolojik olarak geçen bir zeka
gücü
vardır. Diyelim ki bir insanın boyu genlerinde 180 santimetre olarak yazılı. Çocuk iyi beslenirse 180 santimetreye kadar uzar. Aksi durumda boyu 160 santimetre civarında kalır. Zeka da böyledir. Ortalama insan IQ’su 100’dür.
Yeni
doğan
bir bebeğin potansiyel zekası ise 140’tır. Çocuk eğitilmediğinde zihinsel uyarıyı almadığında veya okumadığında IQ’su 100’lerde kalır. Çocuğun zeka seviyesinin yanı sıra nasıl bir zeka türüne sahip olduğu ona vereceğimiz
eğitim
açısından da çok önemlidir. Eskiden tek zeka kavramından bahsedilirken bugün 8 farklı zeka türü olduğu kabul ediliyor. Bu zeka türlerini şöyle sıralayabiliriz: Sözel zeka: Kelimeleri etkili
kullanma
yeteneğidir. Bu çocuklar dinleyerek
öğrenmeyi
sever duygu ve düşüncelerini sözel ifadelerle aktarırlar. İyi yazarlar iyi anlatırlar kitap okumayı kelime
oyunları
severler. Kavramlarla ve kelimelerle düşünürler. Bu çocukların
ebeveynlerinin
onları
konuşturmaya
çalışması faydalı olur. Sözel zekaya sahip çocuklar daha çok yazar gazeteci ve politikacı olurlar. Sayısal zeka: Sayısal zekası yüksek olanlar sebep-sonuç ilişkisi kurmayı “neden” demeyi severler çok soru sorarlar. Olayları kategorize ederek
bağlantılar
kurmaya kafa yorarlar. Bu çocuklar hesap yapmayı bir makineyi söküp nasıl çalıştığını görmeyi severler. Nedenini bilmediği şeyi fazla akılda tutamazlar. Bilim adamı matematikçi ve
bilgisayar
programcısı olma ihtimalleri yüksektir. Görsel zeka: Görsel zekası yüksek olanlar işittiklerini değil de gördüklerini akıllarında daha iyi tutarlar. Bu zeka türüne sahip çocukların yaşıtlarına kıyasla
resimleri
güzeldir.
Film
ve slayt gösterileri eşliğinde
öğrenmeyi
severler. Hayal
dünyaları
geniştir.
Resimli
kitaplara sanatsal etkinliklere yatkındırlar.
Renklere
çok hassastırlar. Mimar
fotoğrafçı
ve dekoratör olabilirler. Müzik zekası: Ritim nota
ses
tonu ahenk melodi gibi
müziksel
unsurlara aşırı duyarlıdırlar.
Müziksel
unsurları
hemen
fark ederler değerli bulurlar ve ifade ederler. Nota solfej bilmeseler bile melodileri
hemen
akılda tutarlar.
Müzik
eşliğinde çalıştıklarında
öğrendiklerinin
kalıcılığı
artar. Tempo tutma mırıldanma ıslık çalma eşlik etme
müzik
dinleyerek kitap okuma sevdikleri şeylerdir. Bedensel zeka:
Bir sorunu çözmek bir
model
oluşturmak bir şeyler üretmek için bedenlerini ellerini parmaklarını kullanabilme
gücüdür
. Bedensel zekası yüksek olanlar duygu ve düşüncelerini dokunarak
hareketlerle
anlatmada beden dilini kullanmaya çok yatkındırlar. Koşmayı zıplamayı mimik ve jestleri
kullanmayı
bir yerler inşa etmeyi çok severler. El becerileri iyidir yap-bozu severler. Tamir işlerini çok rahat yaparlar. Başkalarının mimik ve jestlerini kolayca taklit ederler. Uzun süre kaldıklarında kıpırdamaya başlarlar. Sporcuların aktörlerin heykeltıraşların çoğu bedensel zekası yüksek olan insanlardır. Sosyal zeka: Çevresindeki insanların duygularını isteklerini ihtiyaçlarını anlama ayırt etme ve karşılaştırma gücüdür.
Sosyal
zekası yüksek olanlar insanları tanıma
konusunda
çok başarılıdırlar. Liderlik özellikleri vardır. Yüz ifadelerine ve seslere insanlardaki farklılıklara duyarlıdırlar. Yüzleri çok iyi okurlar. Analiz etme yorumlama ve değerlendirme kapasiteleri yüksektir. Sözlü ve sözsüz
iletişimde
yetenekleri üstündür. Organize etmeyi lider olmayı başkalarına
yardım
etmeyi beraber
ders
çalışmayı empatik
iletişimi
ve öğretmeyi severler. Genellikle danışman öğretmen ve siyasi lider olurlar. İçsel zeka: Kendi ile ilgilenme kendini tanıma
güçlü
zayıf taraflarını fark etme yeteneğidir. Kim olduğu neyi yapmak istediği nelere yönelmesi gerektiğini nelerden uzak durması gerektiğini bilme kapasitesidir. Bir şeyi düşünürken kendi duyguları ilgisi
ihtiyaçları
ve istekleriyle amaçlarını bağdaştırmaya çalışırlar. Bağımsız olma kendilerini açık ve
net
dile getirme olaylardan
ders
almaya yatkındırlar. Bu zeka türüne sahip çocukları düşünmeye oturup kafa yorarak fikir üretmeye teşvik edebilirsiniz. Psikolog olmaya yatkındırlar. Doğal zeka: Çevre doğa olayları ekolojik unsurlara aşırı duyarlıdırlar. Düşünürken
doğa
formları hayvan-
bitki
figürleri ile düşünürler. Hayvan beslemeyi
doğayı
toprakla uğraşmayı önemserler. Mevsimler iklim olayları ile ilgilenirler.
Hava
tahmin konularına ilgi duyarlar. Duygusal zekâ IQ’dan daha önemli Harvard Üniversitesi en iyi
öğrencilerini
10 sene boyunca
izlemeye
alıyor
hayat
başarılarına bakıyor. Sonuç hüsran. Okul başarısı çok yüksek olan
öğrenciler
neden
hayatta
başarılı olamıyorlar? Çünkü bu insanlar duygularını ve diğer insanlarla olan ilişkilerini yönetemiyorlardı. Yanlış şeyleri seviyorlar kendilerini tanımıyorlar yanlış kararlar verip entelektüel enerjilerini boşa harcıyorlardı. İşte bu sırada Sinirbilimci Antonio R. Domasio “Descartes’ın Yanılgısı” (1994) adlı bir kitap yazdı. Duyguların insan beyni için gerekli olduğunu savunup akla duygulardan daha fazla değer veren
sistemi
eleştirdi. Descartes’in “Cogito ergo sum (Düşünüyorum öyleyse varım)” sözünden
yola
çıkarak doğulu
bilginlerin
benimsediği görüşlerin yok sayılmasının yanlış olduğunu belirtti. Son yıllarda da kişinin mantıki zekâ katsayısının (IQ) yüksek olmasının başarı için yeterli olmadığı o kişinin duygusal zekâ katsayısının (EQ) da yüksek olması gerektiği kabul görmeye başladı. Duygusal zekâ faktörlerini şöyle sıralayabiliriz. 1- Kendini harekete geçirebilme
gücü
2- Hedefini belirleyebilme
gücü
3- Aksiliklere rağmen
yoluna
devam edebilme
gücü
4- Dürtü ve isteklerini kontrol edebilme
gücü
5- Ruh halini düzenleyebilme
gücü
6- Empati yapabilme gücü 7- Ümit besleyebilme gücü
Zeki ama yavaş
öğrenen
çocuğa dikkat Çocuk zeki olduğu halde yavaş
öğrenebilir
. Bu çocuğun elinde olmayan
yeni
tanımlanan bazı
hastalıklar
ile ilgili olabilir. Özel
öğrenme
güçlükleri
(okuma yazma matematik) veya dikkat eksikliği hiperaktivite bu rahatsızlıklardan biridir. Eğer erken fark edilirse çocuğunuzun akademik başarısını çok arttırabilirsiniz. Çocuğun kromozomlarında yazılı potansiyel bir zekası vardır. Zeka testleri
pratik
zekayı ölçer. Öğrenme ile
pratik
zeka geliştirilebilir. Yavaş
öğrenen
çocuklarda pratik zekayı geliştirmeye ihtiyaç vardır. Bu çocuklar edinilen
bilgiyi
zihinsel olarak iyi işleyemezler dolambaçlı
yollara
başvururlar
. Dikkat eksikliği çeken çocuklar ise 5-10 dakikada yapılacak ödevi 1-2 saatte yaparlar. Bunlar sık eşya kaybederler kafa yoran işlerden kaçarlar zeki oldukları halde tembeldirler kıpır kıpırdırlar yerinde duramazlar. Ani
hareket
ederler. Yapılan son araştırmalar dikkati dağınık çocukların beyinlerinin ön bölgesinde bazı kimyasal maddelerde eksiklik olduğu kan
şekerini
iyi
kullanamadığını
gösterdi. Eğer erken teşhis koyulabilirse bu çocukların akademik başarı ve
sosyal
uyumları
özel yöntemlerle sağlanabilir. Bunun için anne babanın
bilinçli
davranması gerekiyor. ”Zeki çocuk büyüdükçe düzelir enerjisi fazla bırakın koşsun çok şımartmışsınız biraz sert davranın veya zekasını fazla engellemeyin daha kötü olur “ gibi yanlış tutumlar bu çocukların geleceğini kaybettirir. Güçlü bir bellek için 5N1K kuralı Aslında insanı insan yapan hafızasına kayıtlı olan
bilgilerdir
. Hepimiz sonsuz bir bellek yeteneği ile
doğarız
.
Öğrendiğimiz
her şey tüm
yaşam
tecrübemiz beynimizdeki nöronlar arasında elektriksel ve kimyasal harflerle yazılıdır. Beynimize gelen girdiler kütüphaneden farklı olmayan bir dosyalama
sistemi
ile çalışır. Bazı dosyaları tamamlanmış kabul edip kapatırsak araya
yeni
bilgi
yüklenilmez. Bu genelde değişimi sevmeyen kişiler için geçerlidir. Mevcutla yetinir hep aynı kalır. Kaliteli bir bellek için gerekli birçok unsur vardır. Bunlardan biri de uykudur. Uykudayken önemli
bilgiler
ön bellekte tutulur sık
kullanılmayanlar
ise uzun dönemli belleğe gönderilir. Uykunun RM döneminde yani derin uykuda beyin aktif çalışır. Bu evrede beyin aktif
bilgi
işlem ve arşivleme yapar. Kaliteli bir bellek için kaliteli uykuya
ihtiyaç
vardır. Beynimizi
güçlü
tutmak istiyorsak kaydedeceğimiz
bilgileri
5N1K kuralına göre beyne yazmalıyız. “Kim ne
nerede
ne
zaman
nasıl niçin” sorularına cevap verilerek yazılan bilgiler beş duyu ile beyne kaydedildiği için kolay unutulmaz ve
hemen
hatırlanabilir.
alinti