Çoğu kimse insanların ne kadar zeki oldukları konusunda kolaylıkla yargıda bulunabilir. Ancak zekanın tanımı istendiğinde ...
Çoğu kimse insanların ne kadar zeki oldukları konusunda kolaylıkla yargıda bulunabilir. Ancak zekanın tanımı istendiğinde ...
ZEKA
Çoğu kimse
insanların
ne kadar zeki oldukları
konusunda
kolaylıkla yargıda bulunabilir. Ancak zekanın tanımı istendiğinde duraksarlar. Aynı durum
eğitimciler
ve psikologlar için de geçerlidir. Bu meslek gruplarının çalışmaları sıklıkla zeka düzeylerine göre
insanlar
arasındaki
bireysel
farklılıkları
ortaya koymayı içermekle birlikte, verdikleri karara temel oluşturan zeka tanımını yapmada oldukça zorlanırlar (
MacMillan
, 1982).
Eğitim psikoloğu Jensen (1969), bilimsel olarak hiç de iç açıcı olmayan şu gerçeği kabul etmiştir: Zekayı ölçmek, tanımlamaktan daha kolaydır.
Okula
henüz başlayan
öğrenciler
bile,
sınıflarında
kimin en zeki olduğu
konusunda
fikir
yürütürler
. Çünkü görevi daha kolaylıkla ve daha kısa sürede bitirmek gibi zeka olarak adlandırdığımız
gücün
etkilerini farkındadırlar.
Öğretmenler
de benzer gözlemlerde bulunur, verilen görevi hangi
öğrencinin
daha kısa sürede ve doğru bir biçimde tamamlayacağını tahmin edebilirler. Kimin zeki olduğunu kimin olmadığını söylemek çoğu kez kolay gözükse de
eğitimci
ve psikologlar bu tür yargılarda bulunmanın nesnel
yollarını
mutlaka bulmalıdırlar. Çünkü verecekleri kararların çocuğun
yaşamında
önemli etkileri olabilecektir (
MacMillan
, 1982).
İnsanlar zekayı gerçek bir varlık gibi düşünme eğilimindedirler. Öyle bir varlık ki ona ne kadar çok sahipseniz o kadar zekisiniz. Oysa gerçekte zeka olarak adlandırılan bir varlık yoktur. Zeka bir kavramdır ve kavramlar yalnızca bilim adamlarının zihninde temsil edilirler. Zeka, bilim adamlarının belirli tip davranışları açıklamada kullandıkları kavramsal bir varlık ya da
güçtür
.
Zekanın Yapısı
Zekanın
yapısını
, hangi etmen ya da etmenlerden oluştuğunu anlamaya yönelik olarak çeşitli kuramlar geliştirilmiştir. Smith, Ittenbach ve Patton (2002) bu kuramları psikometrik kuramlar,
bilgi
işleme
kuramları ve Gardner´in çoklu zeka kuramı olarak gruplandırmaktadır.
Geleneksel psikometrik kuramlar, zekada
bireysel
farklılıkların
olduğu ve bunların zeka
ölçekleriyle
ölçülebileceği varsayımına dayalıdır. Psikometri terimi psikolojik
özelliklerin
ölçümünü ifade etmektedir. Psikometrik kuramcılar,
insanların
zeka
ölçeklerindeki
başarılarını değerlendirerek zekayı anlama ve tanımlama gayreti içerisinde olmuşlardır. Bu amaçla korelasyon ve faktör analizi olmak üzere iki istatistiksel
işlem
uygulanmaktadır (Maloney ve Ward, 1979).
Korelasyon, bir
ölçekte
ya da bir çok
farklı
ölçekte
yer alan çeşitli yetenekleri ölçtüğü umulan
soru
maddeleri arasındaki ilişki düzeylerinin hesaplanmasını, faktör analizi ise bu ilişki düzeylerinden
hareket
ederek
ortak
boyut ya da etmenlerin belirlenmesi sürecini içermektedir. Böylece aralarında
yüksek
ilişki bulunan, birbirine benzeyen
soru
maddelerinde yer alan etmenler bir araya getirilerek zekayı tanımlayan temel etmenler bulunmaktadır (Hickson, 1995). Bulunan bu etmenler çerçevesinde zeka genel bir nitelik midir? Yoksa bazı
özel
etmenlerden mi oluşmaktadır? Sorularına yanıt aranmaktadır. Psikometrik kuramcıların önde gelen isimleri Spearman, Thurstone ve Carroll´dur.
Spearman (1927),
farklı
bilişsel
puanlar
arasındaki ilişkinin “;genel zeka”; ya da “;g”; olarak adlandırdığı tek bir etmen ile açıklanabileceğini öne sürmüştür. Thurstone (1938) ilk çalışmalarında analizini yaptığı zeka verilerindeki
farklılıkların
çoğunun tek bir etmenle açıklanamayacağını öne sürmüş, ancak daha sonraki çalışmalarında istatistiksel hesaplamalarda yanlış yaptığının farkına varmış ve genel zeka “;g”; etmenini kabul etmiştir.
Carroll (1993), 1920 ve 1990´larda yayınlanmış yüzlerce zeka faktörü analizi çalışmasını gözden geçirmiştir. Bunun sonucunda üç basamaklı hiyerarşik pramit bir
modele
ulaşmıştır. Pramitin tabanında altmış kadar birbirinden ayrı sınırlı yetenekler (örneğin,
müzik
yetenekleri, temel aritmetik) yer almaktadır. Birbirleriyle ilişkileri oldukça
yüksek
olan bu bilişsel yeteneklerin ileri faktör analizleri sonucunda kapsamlı on yeteneğe ulaşılmıştır.
Modelde
bu yetenekler pramitin ikinci basamağında yer almaktadır. Bu kapsamlı on yeteneğin ileri faktör analizleri sonucunda genel zeka “;g”; etmenine ulaşılmıştır. Böylece “;g”; etmeni pramitin tepesinde, üçüncü basamakta yer almaktadır.
Bilgi
işleme
kuramları, zekanın tek bir etmenle açıklanmasına karşı çıkmaktadır. Buna göre zeka bir çok etmenden oluşmaktadır. Bu grupta Cattell, Das ve
arkadaşları
ve Sternberg ve Greenspan´ın çalışmaları yer almaktadır.
Cattell (1963) ve Horn ve Cattell (1966), zihinsel yetenekleri açıklamada iki temel etmen belirlemişler ve bunları akıcı zeka ve kristalize zeka olarak adlandırmışlardır. Cattell´in zeka
modelinde
kristalize zeka,
bilgi
gibi birey tarafından
yaşam
deneyimleri ve
eğitim
yoluyla
edinilen daha küresel yetenekler olarak tanımlanmaktadır. Akıcı zeka, doğuştan gelen zeka
gücüdür
. Muhakeme ve bellek yetenekleri akıcı zekanın örnekleridir. Cattell kristalize zekayı, yaşla azalabilmekle birlikte değişmez bir
özellik
olarak tanımlamaktadır.
Sternberg (1988),
insan
zekasının üçlü kuramı olarak adlandırdığı Zekanın Üç Etmen
Modelini
önermiştir.
Modelin
ilk bileşeni, bireyin kendi ve başkalarının fikirlerini analiz etme ve kritikte bulunma yeteneklerini temsil eden analitik yeteneklerdir. İkinci bileşeni, bireyin önemli katkılar getiren
yeni
fikirler üretmesi yeteneği, yaratıcılıktır. Üçüncü bileşeni, bireyin fikirleri
pratik
uygulamalara dönüştürme ve başkalarını bunun yararlı olduğuna inandırma yeteneği,
pratik
zekadır.
Greenspan´ın çoklu
modeli
yıllar içerisinde
gelişimini
sürdürmektedir. Zekanın kavramsallaştırılmasının bazı öğeleri Sternberg´in üçlü
modeli
ile binişiklik göstermektedir. Greenspan (1981) ilk çalışmalarında,
kişisel
yeterlik olarak adlandırdığı Çoklu Zeka
Modelini
önermiştir.
Kişisel
yeterlik, zihinsel yeteneklerin (
sosyal
zeka ve kavramsal zeka) yanı
sıra
pratik
bağımsız
yaşama
becerilerini de
kapsamaktadır
. Greenspan ve Granfield (1992)
kişisel
ve genel yeterliğin iki alt etmenle açıklanan kapsamlı bir
modelini
sunmuşlardır. Bu alt etmenler araçsal yeterlik (örneğin,
motor
işlevler,
bilgi
işleme
hızı
, kavramsal zeka) ve
sosyal
yeterliktir (örneğin,
pratik
zeka,
sosyal
zeka ve huy). Greenspan ve
arkadaşlarının
(Greenspan ve Love, 1997; Greenspan, Switzky ve Grandfield, 1996) önerdiği üçlü
modelde
tanımlanan zeka, kavramsal zeka,
pratik
zeka ve
sosyal
zekadan oluşmaktadır. Kavramsal zeka esas itibarıyla “;g”;ye eşdeğerdir. Bununla birlikte Greenspan (1996, 1997), bireyin zihinsel yeteneklerini temsilen yalnızca “;g”; ya da tek bir ZB
puanının
kullanılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır.
Pratik
zekayı tipik olarak
uyumsal
davranış
ölçekleriyle
ölçülen günlük becerilerin yerine getirilmesi,
sosyal
zekayı bireyin
sosyal
ve
kişisel
yetenekleri (örneğin, ahlaki yargılama, empati,
sosyal
beceriler) olarak tanımlamaktadır. Son olarak
sosyal
zekaya kolay aldanma (kandırılma ya da yönlendirilme olasılığı) ve saflık (abartılmış ya da doğru olmadığı açıkca belli olan iddialara
hemen
inanma) eklenmiştir (Greenspan, Loughlin ve Black, 2001). (Bkz.Çizelge 1.2).
Das, Naglieri ve Kirby (1994) zekayı dört etmenli
model
olarak kavramsallaştırmışlardır. Bu
model
planlama, dikkat, eş zamanlı ve ardışık
bilgi
işlemeden
oluşmaktadır.
Modelin
kaynağında Rus nöropsikoloğu Luria´nın ilk çalışmaları yer almaktadır. Das ve diğerleri planlama sürecini durumları analiz ve değerlendirme yeteneği ve problem çözmede
bilgiyi
kullanma yeteneği olarak tanımlamaktadır. Dikkat süreci, bilişsel etkinlikleri düzenleme ve belirli uyaranda yoğunlaşmadır. Eş zamanlı
bilgi
işleme
, uyaranların gruplandırılmalarını anlama ya da uyaran grubunun
ortak
özelliklerini
tanımlamayı içermektedir. Ardışık
bilgi
işleme
, bir dizi uyaranı belirli bir anlama göre doğrusal
sırada
gruplamayı içermektedir.
Gardner (1983, 1993), çoklu zekanın kuramsal bir
modelini
önermiştir. Başlangıçta
model
her biri ayrı problem çözme ve
bilgi
işleme
kapasitesine değinen yedi
farklı
zekadan oluşmuştur. Bunlar dil, mantık-
matematik
, mekansal,
müzik
, bedensel, kinestetik, kişilerarası ve
kişisel
zeka olarak
sıralanmaktadır
. İleri yıllarda bu zekalara
doğa
zeka eklenmiştir.
Doğa
zeka, yaşayan organizmaları ve
çevrenin
diğer yönlerini ayırd etme yeteneği olarak tanımlanmıştır. Gardner´ın
modelinde
yalnızca dil, mantık-
matematik
ve mekansal zekalar
geleneksel
zeka bölümü (ZB) testleri ile ölçülmektedir. Gardner çoklu zekaların değerlendirilmesinde standarize olmayan yöntemlerin kullanılmasını önermektedir. Gardner çoklu zekaların değerlendirilmesini çeşitli ortamlarda yerine getirilen
kişisel
etkinliklere dayalı süregelen bir süreç olarak görmektedir. Gardner´e göre, çoklu zekaların değerlendirilmesi tek bir oturumla yerine getirilemez. Gardner´in çoklu zeka
modeline
getirilen en önemli eleştiri deneysel temelinin ve psikometrik geçerliğinin eksik olmasıdır (Herstein ve Murray, 1994).
Zekanın
Yapısına
İlişkin Sonuçlar
Zeka kuramlarının çoğunun standardizasyonları
yapılmış
ve nicelleştirilebilir ölçümler
yoluyla
geçerlikleri kanıtlanabilmiş değildir. Gardner´in çoklu zekası
eğitim
ortamlarında sağladığı bazı yararlı uygulamalar dışında kuramsal düzeyde kalmaya devam etmektedir. Stenberg zekanın üçlü
modelinin
ölçümünde
güvenilir
bir araç geliştirme girişimlerinde başarısız olmuştur. Greenspan ve Stenberg üçlü
modellerinin
yapısını
(örneğin,
sosyal
beceriler) nicelleştirmede bazı zorluklarla karşılaşmışlardır. Her ne kadar Greenspan (1997)
sosyal
zekanın iyi bir ölçeğinin geliştirilebileceği
konusunda
iyimser olmakla birlikte, henüz böylesi bir araç geliştirilebilmiş değildir. Bazıları
sosyal
zekanın ölçümünde mevcut
ölçeklerin
alt testlerini kullanmayı denemiş ancak bunda da başarı sağlanamamıştır (Luckasson ve diğerleri, 2002).
Tüm bu olumsuz denilebilecek tabloya rağmen bazı araştırmacılar önerdikleri
modeli
kapsayan standartlaştırılmış edilmiş
ölçek
ya da
ölçekler
geliştirmede başarılı olmuşlardır. Bunların başında Naglieri ve Das (1997)´ın Çoklu Bilişsel Süreçler
Modeline
ilişkin olarak geliştirdikleri Bilişsel Değerlendirme Aracı (Cognitive Assessment Instrument)
gelmektedir
. Bilişsel Değerlendirme Aracı, Planlama, Dikkat, Eşzamanlılık ve Ardışıklık
bireysel
zeka bölümü (ZB)
puanlarını
sağlamanın yanı
sıra
aynı zamanda tüm bilişsel işlevlerin ölçümünü temsil eden Tam-
Ölçek
ZB
puanını
da vermektedir. Benzer olarak Zeka Ranj Genişliği Testi (Wide Range Intelligence Test) (Glutting, Adams ve Shelsow, 2000) akıcı zeka ve kristalleşmiş zeka ZB
puanlarını
değerlendirmekte aynı zamanda bireyin genel zihinsel işlevlerini temsil eden Tam-
Ölçek
ZB´nü sağlamaktadır.
Psikometri biliminin yakın bir
gelecekte
çoklu zeka
yapısının
ölçümünde
güvenilir
ölçekler
sağlayacağı umulmaktadır. Mevcut koşullarda, zekayı en iyi biçimde zekanın genel etmeninin kavramsallaştırdığı kabul edilmektedir. Dolayısıyla bu
ölçekler
geliştirilene değin zekanın zeka genel etmenine dayalı olarak değerlendirilmesi uygulamaları devam edecek gözükmektedir (Luckasson ve diğerleri, 2002).
Son yıllarda deneysel veriler zihinsel işlevlerin kavramsallaştırılmasının zekanın genel etmeniyle açıklanabilirliğini
güçlü
bir biçimde
desteklemektedir
. Bu, zekanın tek bir yetenek olduğunu değil
farklı
zihinsel yeteneklerdeki çeşitliliklerin çoğunun genel zeka
ortak
etmeni ile açıklanabileceği anlamını taşımaktadır. Zeka alanındaki araştırmacıların çoğuna göre zeka akıl
yürütme
, problem çözme, soyut düşünme, plan yapma ve deneyimlerden
öğrenme
yeteneklerini içeren genel zihinsel yeterlik olarak tanımlanmakta ve bir kimsenin
çevresinde
olup bitenleri anlama kapsamlı yeterliğini yansıtmaktadır (Gottfredson, 1997; Grossman, 1983). Bu tanım AAMR´nin 2002 yönergesinde de (Luckasson ve diğerleri, 2002) benimsenmiştir.
Zihinsel işlevlerde normal altının belirlenmesi,
farklı
tipte maddeleri ve zekanın
farklı
etmenlerini içeren genel ölçümleri gerektirmektedir. Henstein ve Murray (1994), zekanın mevcut standarize edilmiş testlerinin zekanın genel
yapısını
uygun olarak ölçtüğü inancını
destekleyen
sonuçlar elde etmişlerdir.
;Kalıtım-Çevre Tartışması
Tanımında
herkesin
görüş birliğinde olmadığı “;zeka”;nın
gelişiminde
genetik ve
çevresel
etmenlerin oynadığı rol, zeka kavramı üzerinde
yapılan
tartışmaların başka bir yönünü oluşturmaktadır.
Çevresel
etmenler bireyin
aile
,
okul
ve toplum içerisindeki yaşantılarından oluşmaktadır.
Günümüzde bireyin belirli bir zihinsel donanımla dünyaya geldiği,
çevresel
etmenlerin bu donanımı belirli bir ölçüde biçimlendirdiği görüşü yaygın kabul görmektedir. Bu yönüyle zekanın genetik ve
çevresel
etmenlerin karşılıklı etkileşimlerinin bir
ürünü
olduğu söylenebilir. Ancak bu iki etmenin zeka
gelişimi
üzerinde ne ölçüde etkili olduğu
konusunda
farklı
tahminlerde bulunulmaktadır. Her ne kadar bu konuda oran vermek fazla anlamlı olmasa da Jensen (1981), zeka
gelişiminde
genlerin rölünü %70,
çevrenin
rolünü %30 olarak tanımlamıştır. Son yıllarda
yapılan
çalışmalarda
çevre
etmenlerinin zeka üzerindeki etkilerinin sanıldığından daha fazla olduğu yönünde sonuçlar alınmaktadır. Örneğin Plomin ve Petrill (1997),
çevre
etmenlerinin rolünün yaklaşık %50 olduğunu öne sürmektedir