Beden Dilinde Bölgeler
Bölge, kişinin kendi vücudunun uzantısıymış gibi benimsediği bir alan veya boşluktur. Her birimizin çitlerle çevrili evi,
arabasının
içi, yatak
odası
veya sandalyesi vardır. Vücudun etrafındaki bu boşluğa müdahale edildiğinde insanların tepkileri nasıldır? Kişisel Alan Çoğu hayvanın vücudunun etrafında kendi kişisel alanları olarak sahip çıktıkları belli bir boşluk vardır. Bu boşluğun
büyüklüğü
temelde hayvanın yetiştiği alanın ne kadar sıkışık olduğuyla ilişkilidir.
Afrika
´nın uzak bölgelerinde yetişen bir
aslanın
bölgesindeki boşluk, o bölgedeki
aslan
popülasyonunun yoğunluğuna bağlı olarak elli
kilometre
veya üzerinde bir çapa sahip olabilir. Öte yandan esaret altında yetiştirilen bir
aslanın
kişisel alanı sıkışık koşulların
doğal
bir
sonucu
olarak
sadece
birkaç metrelik bir
büyüklüğe
sahip olabilir. Diğer hayvanlar gibi insanın da kendisiyle taşıdığı portatif bir ´HAVA KABARCIĞI´ vardır ve bu kabarcığın
büyüklüğü
yetiştiği bölgedeki nüfus yoğunluğuyla ilişkilidir. O halde bu kişisel bölge
mesafesi
kültürel olarak belirlenir. Japonlar gibi bazı
kültürler
kalabalığa alışıkken bazı başka
kültürler
´
geniş
açık alanlara´ alışıktırlar ve
mesafeyi
korumayı
severler. Bölge mesafeleri 1 Mahrem Bölge Kişiler bu bölgeyi kendi mallarıymış gibi benimsedikleri için tüm bölgeler arasında en
önemli
olanı "mahrem bölge"dir.
Sadece
kişiye duygusal olarak yakın olanların bu bölgeye girmesine izin verilir. Mahrem bölge içerisnde bir de
sadece
fiziksel temas
sırasında
girilebilen ve
vücuttan
uzaklığı 15 cm olan bir alt-bölge vardır. Bu da yakın mahrem bölgedir.
2 Kişisel Bölge Bu bölge kokteyllerde, ofis
partilerinde
, sosyal etkinliklerde ve arkadaº toplantılarında başkalarıyla aramızdaki
mesafedir
. 3 Sosyal Bölge Yabancılarla, örneğin evimizde tamirat yapan tesisatçı veya doğramacı,
postacı
, bakkal, işyerindeki yeni eleman ve çok iyi tanımadığımız kimselerle aramızdaki
mesafedir
. 4 Ortak Bölge Kalabalık bir gruba hitap ettiğimizde
paylaştığımız
mesafe
ortak bölgedir Bölge
mesafelerinin
pratik
uygulaması Normal olarak mahrem bölgemize başka birisi aşağıdaki iki nedenle girer. Birincisi yakın bir akraba veya
arkadaştır
ya da bize cinsel olarak yaklaşmaya
çalışmaktadır
. İkincisi ise karşımızdakinin saldırgan olması ve bize saldırmak üzere olmasıdır. Kişisel ve sosyal bölgelerimize yabancıların girmesine dayansak da bir yabancının mahrem bölgemize girmesi vücudumuzda fizyolojik
değişikliklere
neden olur. Kalp kanı daha
hızlı
pompalar, adrenalin salgısı yoğunlaşır ve olası bir ´kaç veya saldır´ durumuna
hazırlık
yapılırken
beyin ve kaslara daha fazla kan gider. Konserler,
sinema
, asansörler, tren veya otobüslerin kalabalık olması başka kişilerin mahrem bölgelerine girilmesini kaçınılmaz kılar. Batı
kültürlerinde
insanların sıkışık bir asansör veya toplu taşıma aracı gibi kalabalık ortamlarda katı bir şekilde uydukları bir
dizi
kazılı olmayan kural vardır. * Tanıdığınız birisi dahil olmak üzere kimseyle
konuşmamalısınız
.
* Asla başkalarıyla göz teması kurmamalısınız.
* ´Poker suratı´ takınmalısınız, duygularınızı belli etmemelisiniz.
* Elinizde kitap veya gazete varsa ona gömülmüº görünmelisiniz.
* Kalabalık ne kadar fazlaysa o kadar az
hareket
edebilirsiniz.
* Asansörlerde başınızın üzerindeki kat
numaralarını
seyretmek zorundasınız.
Kaynak
: BEDENİN DİLİ, Allan Pease Algılama Özellikle
kadınların
küçük ayrıntıları fark eden bir göze sahip oldukları için
kadın
sezgisi diye adlandırdığımız bir yeteneğe sahip oldukları düşünülür. Oysa onlara bunu
kazandıran
küçük
detaylara
önem
verip
dikkat
etmeleri ve bunu
sonucu
olarak da sözel olmayan davranışları yakalamak ve onları daha iyi yorumlama yeteneğidir. Bu sebepledir ki
erkeklerin
çoğu, yakalanmadan eşlerine yalan söylemeyi başaramıyorlar.
Algılama gücü,
özellikle
çocuk
yetiştirmiş
kadınlarda
daha belirgindir. Çünkü bebeğin
yaşamının
ilk bir kaç yılında
anne
, çocuğu ile daha çok sözlü olmayan bir iletişim kurmak zorundadır. Bir çok bilim adamı
kadınlardaki
sezgi-algılama gücünün erkeklerden daha kuvvetli olmasını işte bu temel olaya bağlamaktadırlar.
Algılama yeteneği
güçlü
olan bir
öğretmen
sınıfta
ders
anlatırken, bir
öğrencisinin
kafasının aşağıya doğru olduğunu ve kollarını kavuşturduğunu görünce ona ulaşamadığını hisseder. Buna karşılık algılama yeteneği
zayıf
olan bir
öğretmen
hiçbir şeyle ilgilenmeden
dersini
işlemey
devam eder.
Hareketler
Yapılan araştırmalara göre haketlerimizin bir bölümü doğuştan, genetik olarak
gelmekte
, bir bölümü ise sonradan
kazanılan
, öğrenilen
kültürümüzle
ilgili hareketlerdir.
Bebekler
doğar
doğmaz emme
becerisine
sahiptir. Ya da doğuştan sağır ve dilsiz olan bir kişinin gülme gibi bir yüz
hareketi
ne sonradan
öğrenilmiştir
ne de taklide dayalıdır. Sözel olmayan hareketlerimizin çoğunu sonradan
öğreniriz
ve bunların bir çoğu dünyanın her yerinde aynı anlama gelen
hareketlerdir
. Kafa sallama: Dünyanın
her yerinde
"
evet
" anlamına gelir, onaylamadır. Kafayı iki yana sallama: "hayır" anlamına gelir, reddetmedir. Açık avuçlar, hafif kamburlaştırılmış omuzlar, kalkık kaşlar ile omuz silkme: "bilmiyorum" anlamına gelir ve bahsedilen şeyden
haberiniz
olmadığını göstermek ya da konuyla ilgilenmediğinizi göstermek için
kullanılır
. Kaynak: Sosyal Hizmet Uzmanı