Yolunacak Kaz
Yolunacak Kaz
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i
kıyafet
gezmeye karar vermiş. Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında
çalışan
yaşlı bir adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah, ihtiyarı selamlamış: "Selamünaleyküm ey pir´i fani..."
Yaşlı adam: "Aleykümselam ey serdar’ı cihan..." Padişah sormuş: "Altılarda ne yaptın?"
Yaşlı adam "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..." Padişah gene sormuş: "Geceleri kalkmadın mı?"
Yaşlı adam
"Kalktık... Lakin, ellere yaradı..." Padişah gülmüş: "Bir kaz göndersem yolar mısın?"
Yaşlı adam: "Hem de ciyaklatmadan..." Padişahla başvezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah başvezire dönmüş:
"Ne konuştuğumuzu anladın mı?"
Başvezir: "Hayır padişahım..." Padişah sinirlenmiş: "Bu akşama kadar ne
konuştuğumuzu
anlamazsan kelleni alırım." Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor. "Ne
konuştunuz
siz padişahla..." Adam, başveziri şöyle bir süzmüş: "Kusura bakma.
Bedava
söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim." Başvezir, yüz altın vermiş. "Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın.
Nereden
anladın padişah olduğunu?" "Ben dericiyim. Onun
sırtındaki
kürkü padişahtan başkası giyemezdi." Vezir kafasını kaşımış. "Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne emek?..." Adam, bu soruya
cevap
vermek için de bir yüz altın daha almış. "Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay
yaz
değil, altı ay da kış çalışmazsak,
yemek
bulamıyoruz dedim." Vezir bir soru daha sormuş... "
Geceleri
kalkmadın mı ne demek?" Adam bir yüz altın daha almış. "Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim..." Vezir gene kafasını sallamış. "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..." Adam gülmüş. "Onu da sen bul..."