Ferrarisini Satan Adamdan Bilge Mi Olur? Komik
Kişisel Gelişime Farklı Bakış: Ferrarisini Satan Adamdan Bilge Mi Olur?
Sizi birazda olsa gülümsetmesi dileğiyle..
Konuşacaksın
arkadaş
doğru bildiğini savunacaksın. — Ağzımı bile açmam, şimdiye kadar
konuştum
da ne oldu. Ne geçti elime? Hiç.
Nerde
taklacı varsa, dalkavuk varsa adam oldu. Ben oradan oraya itilip kakıldım. Ay sonunu nasıl getiriyorum biliyor musun sen? Benden 10 yıl sonra
şirkete
giren adamın altında çalışmak ne demek biliyor musun? Bilmiyorsun. Başıma ne geldiyse senin gibi adamların gazlamaları yüzünden geldi. Yok, kendini ezdirmeyeceksin, toplumsal düşüneceksin, fikirlerini savunacaksın, Toplum bensel düşünüyor mu ya. Senin tuzun kuru tabii.
Baban
kurmuş
şirketi
seni koymuş başına. Bostan dört dönüm Osman yan gelmesinde ne yapsın. İki
kitap
okuyup filozof kesiliyorsunuz. — Değiştin sen kardeşim değiştin.
Nerde
benim haksızlık savaşçısı
arkadaşım
. Nerde benim cesur yüreğim,
nerde
benim yüreğinin götürdüğü yere gidenim? —
Filmin
sonunda Cesur yüreğin kafasını kesmediler mi oğlum?
Arkadaşları
da seyretmedi mi? Yüreğinin götürdüğü yere giden dönüp dolaşıp kürkçü dükkânına dönmedi mi? Yok Aborjinler telepati kuruyormuş da, yok kırık bacak bir
gecede
iyileşiyormuş. Yam yam mıyım ulan ben. Boş vericen bu işleri. — Yenildin demek, pes ettin sonunda. Bir
hikaye
var bilir misin “ Afrika’da her sabah bir
aslan
uyanır...... — Yerim
aslanını
da geyiğini de. Kim daha
hızlı
koşarsa koşsun kardeşim.Benim ayağım da
ayakkabı
yok.. Aha bak delik. Ben hadımım diyorum sen çoluk
çocuk
soruyorsun.. - Ne demiş büyük üstat Niche.? Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin Sevilmek istiyorsun, önce sevmeyi bileceksin Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin... —
Arkadaş
adam böyle demişte ne demeye yatırmışlar akıl
hastanesine
, Uçmayı mı becerememiş? Kı..nın üstüne mi düşememiş. — Baydın bu gün beni, golf oynaya gidiyorum. Geliyor musun? Giderayak sana bir
kitap
önereyim Ferrarisini satan bilge okudun mu? - Ferrarisini satan adamdan bilge mi olur lan... Tüp taktırsa neyse...
*************
Asya’da maymun yakalamak için
kullanılan
bir
çeşit
tuzak vardır…
Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir
ağaca
veya yerdeki bir kazığa
bağlanır
…
Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine
tatlı
bir yiyecek konur..
Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir…
Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz…
Maymun
tatlının
kokusunu alır,yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar,
Ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır… Sıkıca yumruk yapmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz…
Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama, kaçamaz
Aslında bu maymunun tutsak eden hiçbir şey yoktur onu
sadece
,
Onun kendi bağımlılığının
gücü
tutsak etmiştir…
Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır…
Ama zihninde açgözlülüğü o kadar
güçlüdür
ki
Bu tuzaktan
kurtulan
maymun çok nadir görülür… Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey,
Arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur…
Tüm yapmamız gereken elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri,
Serbest bırakmak ve dolayısıyla
özgür
olmaktır…!!! Ben, maymuna benzer yanımız olarak sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmiyor oluşumuz olduğunu düşünüyorum: Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir
özelliğini
kullanmadığımız
son model
cep telefonlarına
sahip olmak, Ortalama 15 m2´sini
kullandığımız
ama
kullandığımız
alandan 20–30 kat büyük evlere sahip olmak, Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir kösesinde unuttuğumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak, Okumadığımız kitaplara sahip olmak, Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli
arabaya
sahip olmak, Bize günde 3–5 kez
zamanı
, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol saatlerine sahip olmak, Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak tabiri caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak
deniz
kenarına
yakin
bir yazlık, bir dinlence evine sahip olmak, Bize hiç bir faydası olmayan ama her fırsatta
hava
atabileceğimiz büyük yerde tanıdıklara sahip olmak, Faizi, getirisi zarara uğramasın diye kıyıp harcanamasa bile bol sıfırlı bir banka defterine sahip olmak, Dünyalarına ve güzelliklerine katılamadığımız, asla yeterli vakit ayıramadığımız basarîli ve diğerlerininkinden daha güzel
çocuklara
sahip olmak, Vaktimize, nakdimize, aklımıza, çenemize zarar verse bile bir
futbol
takımı
taraftarlığına
sahip olmak, Sağlığımıza, düzenimize, beynimize korkunç zararlar verse bile envai çeşit içkilerin bulunduğu
gösterişli
, dekoratif bir mini bara sahip olmak, Oturmadığımız koltuk
takımları
,
İzlemediğimiz dev ekran televizyonlar,
Kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha neler nelere sahip olmak... Ya da sahip olduğumuzu sanmak. Maymun gibi avucumuzda tuttuğunuz surece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vaz geçtiğimiz
zaman
gerçekten
özgür
olup tüm yeteneklerimizi
kullanabilir
hale gelmeyecek miyiz? Aslında biz bu
dünyaya
sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz. Ah bunu bir anlayabilsek... Kaynak: Koniks