Eleştiri Hastalığı
Eleştiri Hastalığı Eleştiri...Eleştiri denen bu
araçla
insanoğlu
haşir neşir olur dedik ya, zaten aksi düşünülemez, kainatta tek bir şeye, birbirine taban tabana zıt misyonlar
yükleyen
herhalde başka bir
canlı
daha yoktur
insandan
başka.
Kimleri de
hastalık
diyor. Eleştiri
hastalığı
. Eleştiri
hastası
. Başka tabirler de var mesela “eleştiriye açık
insan
” ya da kişi aşmışsa kendini bu tip
insanlara
da “her türlü eleştiriye açık
insan
” denir. Hele bir de “olumlu-olumsuz) ikilisi var evlere şenlik.
Düşünüyorum da ne kadar da çok işlevi varmış bu yedi harfli zavallı kelimenin. Asıl zavallı zavallılaştırıldığı iddia edilen midir, yoksa zavallılaştırdığını iddia eden midir? Gibi bir tartışmaya şimdilik girmeyelim ama ortada bir zavallılığın olduğunu da not edelim balık hafızamızın tozlanmaya
fırsat
bulamayacak herhangi bir köşesine.
Nedir bu dillere pelesenk olmuş yedi harfli, zavallı olup olmadığı bile belli olmayan acayip kelime? Bu yedi harfli kelimenin
hayat
hikayesine
kısa bir göz atmakta
yarar
var sanırım.
Araplar “tenkit” diyor.
İngilizler
“criticize”. Bizde sanki çok orijinalmişiz gibi aynısını dememişiz de alıp “eleştiri” demişiz.
Eleştiri bize Tanzimat hareketinin getirdiği
yeniliklerden
biri. Aslında
insanoğlunun
fıtratında vardır eleştiri. Sürekli eleştiririz, bu böyle olmasaydı da şöyle olsaydı, böyle olması iyi değil keşke şöyle olsaydı gibi. Sözlü olarak belki ilk
insanlardan
beri süregelmiş ama yazının icadından sonra söz düzeyinden yazı düzeyine çıktı. Ve bu,
insanda
var olan başıboş eleştiriyi
sistemleştirerek
ona bir kimlik kazandırdı. Bilhassa yazılı kültürün batıda hızla gelişmesine paralel olarak eleştiride gelişti. 18. ve 19. yüzyıllarda edebiyat akımları arasında önemli bir yere sahip oldu ama edebiyatta bir tür olarak belirlenmesi ise 19. yüzyılın ortalarında kendini eleştirmen olarak ortaya koyan ve eleştirinin kurallarını belirleyen Sainte-Beuve sayesinde oldu.
İnsanların hislerini, beğenisini veya beğenmeyişini dile getirmeyi eleştiri üstlendi tarih boyu. Eleştirinin ne olduğu
konusuna
gelince, bu konuda
farklı
tanımlar var, bir kaçını verirsek sanırım eleştirinin ne olduğu
konusunda
bir fikir sahibi olabiliriz;
“Bir edebiyat veya
sanat
eserini her yönüyle inceleyip açıklamak, anlaşılmasını
sağlamak
ve değerlendirmek amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik.“(1)
* “Birsanat
eserinin (roman,
hikaye
, şiir, resim ..vb. gibi) yapısı, özü, başarılı ve başarısız yönleri üzerinde yapılmış inceleme yazılarına eleştirme denir.“ (2)
* “ Günümüzde ve geçmişte eleştiri tanımları arasındafarklılıklar
olmuştur. Tanımlar kargaşası içinde,
-Gerçek eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır?-sorularına yanıtarama
sürecektir. Çünkü, eleştiri bir bilim değildir. Böyle olunca da duygusallık ve çıkar çatışmaları her
zaman
eleştiriyi boşlukta bırakmaya tutsak edecektir. Bilim, anlamları inceler; eleştiri ise anlam üretir ve bilimle okuma arasında yer alır.“(3)
* “Eleştiri bir önemsenmenin kanıtıdır.“(4)
* “Herhangi birsanat
ve fikir veriminin özünü, yapısını, değerli-değersiz yönlerini irdeleyen ya da bazı kimselerin toplum karşısındaki tutum ve eğilimlerini eleştiren; bunların, toplumun
gelişim
düzeyine uyup uymadıklarını belgeler ve örneklerle belirten gazete ve dergi yazılarına eleştiri denir.“(5)
* “Edebiyat vesanat
eserlerini açıklama ve yargılama sanatı.“(6)
* “Bir
* “ Günümüzde ve geçmişte eleştiri tanımları arasında
-Gerçek eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır?-sorularına yanıt
* “Eleştiri bir önemsenmenin kanıtıdır.“(4)
* “Herhangi bir
* “Edebiyat ve
Buradaki en
güzel
tanım “ Herhangi bir
sanat
ve fikir veriminin özünü, yapısını, değerli değersiz yönlerini irdeleyen ya da bazı kimselerin toplum karşısındaki tutum ve eğilimlerini eleştiren; bunların, toplumun
gelişim
düzeyine uyup uymadıklarını belgeler ve örneklerle belirten gazete ve dergi yazılarına eleştiri denir.” şeklinde yapılan tanım.
Dikkat edilirse değersiz yönlerin yanı
sıra
değerli yönlerde irdelenir yani
sadece
olumsuzluklara odaklanma yok. Günümüz eleştiri anlayışının bence en
büyük
sıkıntılarından biri bu. Olumlu eleştiri-olumsuz eleştiri gibi tabirler -ki bence son derece
komik
tabirlerdir- bu yüzden ortalıkta dolanırlar. Bence eleştiri sözcüğünün başına “olumlu” ya da “olumsuz” gibi sıfatlar getirmek bu olguyu baştan katletmek demektir. Eleştiri, yukarıda dördüncü maddede verdiğim tanımda Cahit Tanyol hocanın belirttiği gibi “...bir önemsenmenin kanıtıdır.” Siz bir eleştiriye olumsuz derseniz size yöneltilen eleştiriyi yani aynı
zamanda
sizi önemsemeyi de olumsuzlamış olursunuz. Bir nevi önemsizliğinizi kabul etmiş olursunuz. Ben kendini önemsiz zanneden çok az
insana
rastladım, ki onlarda eleştiri gibi eleştirilmiş olma gibi dertleri olmayan umutsuz vakalardı. Yani
hemen
hemen her
insan
önemsenmeyi bekler. Bekler ama beklerken da aldığı eleştirilere işine gelmediği
zaman
olumsuz damgasını yapıştırarak kendi önemsizliği ilan eder. Bu garip durum da
sadece
insan
denen mahlukatta var galiba.
Eleştiri olumsuz olamaz, eleştiri yıkıcı olamaz. Amacı iyiye,
güzele
, doğruya ulaşmak olan bir uğraş nasıl olur da yıkıcı diye nitelendirilebilir. Nasıl olacağınıda ben söyleyeyim, eleştirilen kişinin hesabına gelmiyorsa eleştirilmek, o eleştiri yıkıcıdır, olumsuzdur, kasıtlıdır vs. Ama tabi burada unutulmaması gereken bir durum var. Her değerlendirme, bazen sataşma-hakaret şekline dönüşen her yorum vb. durumlarla eleştiri arasına da bir sınır koymak lazım.
Eleştiri
özelde
bireylerin genelde toplumun tekamülü için
hayati
önem arz eden bir müessesedir. Eleştiri eksiklerin ortaya çıkarılması olmamalı, eksiklerin tamamlanmasına
yardımcı
olmalı. Eleştiri yapılırken kesinlikle peşin hükümlü olmamalı, çok yönlü ve objektif olunabilmelidir.
Evet “eleştiri” denen yedi harfli sözcüğün tanımını da tarihsel
gelişimini
de verdim az çok.
Başından beri “eleştiri” için yedi harfli kelime diyorum ama yedi harfli değil sekiz harfli. Acaba bu yazıyı okuyan kaç kişi fark etti en başından. Fark edenler acaba neler düşündüler. Ya da fark etmeyenler acaba neler düşünüyorlar. Kim bilir belki en başından fark edip “Hadi be sende. Bir kelimenin harflerini adam gibi sayamıyorsun da tanımını nasıl yapacaksın, tanımında onun gibi olur” deyip ön yargılı davranıpta okumayan ya da şüpheyle okuyanlar olmuştur ya da hiç fark etmeyip “yargısız” “sorgusuz” okuyanlar.
Hangisi makul sizce, ön yargılı davranıp okumayan ya da şüpheyle okuyan mı yoksa hiç sorgulamadan yargısız okuyanlar mı?
Hangisi olması gereken "eleştirel bakış açısı" sizce?
Kaynak
(1)
(2) 150 Soruda
(3) Roland Barthes, Varlık, sayı: 741, Haziran ‘69
(4) T.E.Yahya Kemal, Cahit Tanyol, sy.28, Remzi Kitabevi, 1985
(5) Kompozisyon Bilgileri, Kemal Gariboğlu, sy.245, Serhat Yayınları
(6) Tenkit veya Tenkid“ maddesi, sy.57, Meydan Larusse