Türk Süsleme Sanatları - Tezhip kuran suslemeleri, kurani kerim suslemeleri, sepet susleme sanati,
TezhipEski bir süsleme sanatıdır. Sözcük Arapça'da “altınlama, yaldızlama” anlamına gelir. Ama tezhip yalnız altınla değil boya ile de yapılır. Daha çok yazma kitapların sayfalarını, hat levhalarının kenarlarını süslemede kullanılmıştır.
Tezhip doğuda olduğu kadar batıda da uygulama alanı bulmuş bir sanattır. Özellikle ortaçağda Hıristiyanlık'ın kutsal metinlerini, dua kitaplarını süslemede yoğun biçimde kullanılmıştır. Ama zaman içerisinde kitaplarda da resim öne çıkmış, tezhip yalnızca başlıklardaki büyük harfleri süslemekle sınırlı kalmıştır.
Türkler'de tezhibin geçmişi Uygurlar'a kadar uzanır. Mani dininin Uygurlar arasında yayıldığı 9. yüzyılda tezhip sanatı da görülmeye başlanmıştır. Bu dönemde İslam ülkelerinde de tezhip yaygın bir sanattı. Anadolu'ya Selçuklular'ın getirdiği tezhip en gelişkin dönemini Osmanlılar zamanında yaşamıştır. 15. yüzyılda Mısır'da Memlûk sanatçıları ayrı bir üslup geliştirmişler, aynı dönemde İran'da ve ardından Timurlular'ın egemen olduğu Herat, Hive, Buhara, Semerkant gibi merkezlerde tezhip sanatı büyük gelişme göstermiştir. Herat'ta geliştirilen üslup daha sonra da İran tezhip sanatını büyük ölçüde etkilemiştir. Osmanlı sanatçıları da 15.-16. yüzyıllarda İran'la artan ilişkiler sonucunda Herat Okulu'nun birçok özelliğini yapıtlarında kullanmış, yeni bireşimler yaratmışlardır. 18. yüzyılda Osmanlı tezhip sanatı gerilemeye yüz tutmuş, klasik motiflerin yerini kaba süslemeler almaya başlamıştır. 19. yüzyılda ise sanatın hemen her alanını saran batı etkisi tezhibe de yansımış, örneğin Klasik dönemde tek olarak kullanılan çiçek motifleri vazolar, saksılar içinde buketler halinde görülür olmuştur.
Tezhipte temel malzeme altın ya da boyadır. Altın, dövülerek ince bir tabaka haline getirilmiş varak olarak kullanılır. Altın varak su içinde ezilip jelatinle karıştırılarak belli bir kıvama getirilir. Boya ise genellikle toprak boyalardan seçilirdi. Sonraları sentetik boyalar da kullanılmıştır. Tezhip sanatçısı (müzehhip) bir kâğıdın üstüne çizdiği motifi önce sert bir şimşir ya da çinko altlığın üstüne koyarak çizgileri noktalar halinde iğneyle deler. Sonra bu delikli kâğıdı uygulanacağı zeminin üstüne koyarak delikleri yapışkan bir siyah tozla doldurur. Delikli kâğıt kaldırıldığında motifin uygulanacak zemine çıktığı görülür. Bu motif iyice belirginleştirilip altınla ya da boyayla doldurularak tezhip meydana getirilir.
TEZHİP NEDİR?
Altın ile süsleme anlamına gelen tezhip, Farsça bir kelimedir. Ferman, berat ve Kur'an ayetleri gibi değerli evrak ve levhaların yüksek manevi değerini ifade etmek amacıyla gelişen bir sanat dalıdır.
Ancak tezhip sanatının kökeni Uygur Türkleri'ne kadar dayanır. Bay Sungur devrinde Türk ve İran ustalarının eserleri "Herat Ekolü"nü doğurmuştur. Bu Ekol 15. yüzyılın ikinci yarısıyla 17. yüzyılın başlarına kadar sürer. Bu dönemlerde Baba Nakkaş başta olmak üzere, Saray Nakkaşhanesi'nde yetişen pek çok sanatçı Türk Tezhip Sanatı'nın şaheserlerini ortaya çıkarmışlardır.
Özellikle Osmanlı döneminde saray bürokrasisinde yerini alan tezhip sanatı, ferman, berat gibi resmi evrakların süslemesinde de kullanılmaya başlanmış, böylece gelişiminin arkasına Osmanlı Sarayı'nı alarak en parlak devrini yaşamıştır. Kur'an-ı Kerim'in ilk ve son sayfaları (Serlevha ve zahriye), divanlar gibi el yazması kıymetli kitaplar, levhalar, fermanlar, nağmeler ve beratlar gibi çeşitli eserlerin tezhiplenmesi bir gelenek halini almıştır.
Kanuni Sultan Süleyman Devri (1520-1566) tezhip sanatının en parlak dönemlerindendir. Tezhip çalışmalarında, özellikle zahriye, serlevha, sure başları ve hatime sahifelerinde zengin bir işçilik ön plana çıkar. Altının çokça kullanıldığı bu dönemin karakteristik rengi laciverttir.
Zahriye sayfalarında dörtgen, altıgen ve sekizgen formlar göze çarpmaktadır. İşçilik artmış, bordür çeşitliliği fazlalaşmış, özellikle tığlar oldukça zengin bir çeşitliliğe ulaşmıştır. Sazyolu üslubunun ortaya çıkışı da bu döneme rastlamaktadır. Bunu Nakkaşhane'de çalışan doğulu nakkaşlara bağlayanlar çoğunluktadır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü nakkaşları arasında, Şah Kulu ve Kara Memi sayılabilir. 1520-1526 yılları arasında çalışmalar yapan Şah Kulu, Osmanlı sanatında kitap bezemeleri, kumaş, çini ve mücevher gibi alanlara yayılan özgün saz üslubunun yaratıcısıdır. Onun öğrencilerinden olan Kara Memi ise, Osmanlı süsleme sanatının en önemli sanatçılarından biri olarak kabul edilir. Aslında müzehhib olan Kara Memi, özellikle kitap süslemesinde klasik kuralları esneten ve o güne kadar görülmemiş bir üslubun yaratıcısı olmuştur.
Bu dönemde kullanılan renkler ise altın ve lacivertin uyumu ile birlikte turuncu, yeşil, vişne çürüğü, pembe, sarı, eflatun, siyah ve bu renklerin çeşitli tonlarıdır. Çiçek motiflerinde hemen hemen tüm renklere yer verildiği görülür. Genellikle gül, lale, süsen, nergis, sümbül, haseki küpesi, zerrin ve kır çiçekleri kullanılmıştır.
17. yüzyılda tezhip sanatı, 16. Yüzyılın birikimlerini korumuş ancak üzerine bir şey eklememiştir. Bir anlamda durgunluk dönemi olarak da düşünülebilir. Sadece altın kullanımının biraz arttığı görülür. Osmanlı tezhip sanatı bu dönemden sonra her alanda başlayan Batılılaşma akımları etkisinde bir değişim sürecine girmiştir.
18. yüzyılda III. Ahmed Devri süresince Batılılaşma akımlarının etkisi daha net hissedilmeye başlamıştır. Fransız Rokoko akımı 1721'den sonra Osmanlı sanatlarını etkisi altına almıştır. Neredeyse tüm sanat dallarını etkileyen bu akımdan tezhip de nasibini almıştır. Bu dönemde Avrupa Barok üslubuna Türk sanatının unsurlarının katılmasıyla oldukça zevkli eszerler verilmiştir. Bazı sanat öğreticilerimiz bu dönem sanatına “Türk Baroğu” adını vermekte bir sakınca görmemektedirler.
III. Ahmed döneminde başlayan değişim yaygınlaşıp 19. yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. Yüzyıl sonuna kadar devam eden süreçle klasik tezhip üslubu oldukça değişmiş ve barok unsurları olan iri çiçekler, buketler, vazo, saksı veya sepet içinde buketler, kurdela ile bağlanmış çiçekler bolca kullanılmıştır.
Ülkemizde, tezhip sanatının öğretildiği ilk eğitim kurumu, 1914'de "Medresetül Hattatin" adı ile açılmıştır. İstanbul’da, Cağaloğlu’nda İran Konsolosluğu binasının arkasındaki yokuşun başında yer alan Sübyan Mektebi binasında eğitime başlayan okulun ilk müdürü hattat Arif Bey’dir. Hat, tezhib, halı, cilt, ebru ve ahar gibi geleneksel sanatların yaşamasını sağlamak üzere kurulan okul, harf devrimine kadar, önce “Medreset-ül Hattatin” sonraki adıyla “Hattat Mektebi” ve sonunda “Şark Tezyini Sanatlar Mektebi” adları altında eğitim vermiştir. 1936 yılında, Osman Hamdi Bey’in kurmuş olduğu "Güzel Sanatlar Akademisi’ne" (Sanayi-i Nefîse Mekteb-iI Âlî’si) bağlanmıştır.
Şark Tezyini Sanatlar Mektebi Hocaları; 1933 yılında, Sümerbank Sanayi Dairesi başkanlarından olan Reşat Eğriboz'un teşvikiyle Ankara'da bir sergi açmışlardır. 2 kasım 1933 günü sergiyi gezen Atatürk eserlerden oldukça etkilenerek, bu alanda öğrenci yetiştirilmek üzere gereken düzenlemelerin geliştirilerek yapılması talimatını verir. Okulun “Akademi”ye bağlanması, bu olay üzerine Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan'ın talimatı ile olmuştur.
Bu sırada kadrosunda bulunan öğretim elemanları şunlardır: Yazı Hocası Kamil Akdik (Reis-ül Hattatin), Yazı Hocası İsmail Hakkı Altunbezer (Tuğrakeş), Hakkak İsmail Yümni Sanver, Sedefkar Vasıf Hoca, Müzehhib Bahaeddin Tokatlıoğlu, Mücellid Necmeddin Okyay, Müzehhib Yusuf Çapanoğlu. Bu kadroya Hattat Rakım Unan sonradan katılmıştır. Bu öğretim görevlilerinden oluşan Bölüm Öğretmenler Kurulu, ilk toplantısını Akademi Müdürü Burhan Toprak'ın başkanlığında 20 temmuz1936 tarihinde yapmış ve 1936-1937 öğretim yılı başında eğitime başlanmıştır.
Günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Geleneksel Türk El Sanatları Bölümlerinde tezyini sanatlar eğitimi devam etmektedir.
Estetiğin ve güzelliğin sanatı: Tezhip
Tezhip, uzun ve köklü bir geçmişe sahip kitap sanatlarımızdandır. Hüsn–i hat ve cilt sanatlarını tamamlayan, onlara ahenk kazandıran, bu sanatlarla birlikte kitaba nakış ve renk armonisi katan muhteşem bir güzelliktir.
Eskiden yazma kitapların ve hüsn–i hat kenarlarını boya ve yaldızlı süslemelerle tezyin etme işine tezhip denirdi, bu işleri yapan kişilere ise müzehhip. Başka bir ifadeyle; altınla süsleme anlamına gelen tezhip, boya ve altın tozuyla, çiçek ve nakışlarla süsleme sanatına verilen addır
Tezhip, resimden ve minyatürden çok farklı teknikle yapılır.
Tezhip, kitabın çeşitli yerlerine yapılır, bunlardan en önemlileri:
1. Zahriye: (Kitabın ilk bir veya iki sayfasında) Yuvarlak, köşeli olabilir ve ortasında madalyon halinde eserin ve müellifin adı ve eserin kimin namına yazıldığı kayıtlıdır.
2. Başlık: (Serlevha) Metnin başladığı sayfadaki başlıktır. Bazı yazmalarda bilhassa Kur’an–ı Kerim’lerde ve padişahlara takdin olunan eserlerde bu sayfayla karşısındaki sayfa tamamıyla tezhibli olabilir.
3. Bölüm ve sûre başlıkları: Sûrelerin başladığı sayfalardaki tezhiptir.
4. Durak, cüz, hizip, secde işaretleri (Kur’an–ı Kerimlerde)
5. Hatime (son)
6. Cedvel (Yazıyı çerçeveleyen çizgi)
7. Zencirek (Tezhibli sayfa kenarındaki geçme)
8. Tığ (Sayfada yazı dışındaki süsler)
Kütüphanelerimizde, saray nakışhanesinde tezhiplenerek padişaha sunulan birçok eser vardır, aradan 500 yıl geçmesine rağmen güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir.
Tezhibe kısaca estetiğin ve güzelliğin sanatı demek doğru olacaktır.
Türk tezhip sanatı, resim ve minyatür sanatları gibi Türk millletinin tarihi ile başlar.
Tezhip sanatı ve Türkler
Türk tezyini şekillerinde tabiattan faydanıldığı gibi, bir takım hatların muhtelif şekillerle bir araya gelmesinden mürekkep geometrik birleşmelere de büyük yer verilmiştir.
Orta Asya’da kağıdın icadı ile birlikte, Türklerde, resim, minyatür ve tezhip gibi sanatların en güzel örnekleri ile geliştiği görülür. Ancak Orta Asya’daki Türk zevkinin yarattığı bu eserlerin büyük bir çoğunluğu Batılılarca Çin’e mâl edilmeye çalışılmıştır.
Güzel sanatların beşiği Orta Asya olup, minyatür gibi tezhip de bu coğrafyada doğmuştur.
Türkler’de sanat zevki
Türkler’in tezyinatı güzel olduğu kadar sadedir de. Sadeliğin güzelliğini Türkler çok iyi anlamıştır. Türkler’de esas olan sadelik, tenasüp ve ahenktir. Türk zevki süs içinde boğulmamıştır.
Mazisi Orta Asya Türklüğüne uzanan tezhip sanatı, Selçuklu Türklerinde hayli ilerlemiş, onlardan Osmanlılara geçmiş, XV. ve XVI. yüzyılda en yüksek zirveye ulaşmışıtr. Bunun sebeplerini diğer sanat dallarında olduğu gibi XV. yüzyıl siyasî istikrarın sağlanmasından sonra memleketin iktisadi, dolayısıyla kültür ve sanat faaliyetlerinde beliren canlılıkta ve XV. yüzyılın Selçuklu ve Osmanlı devrinin sanatları arasında bir köprü oluşunda aramak gerekir.
Osmanlı klasik dönem tezhipleri
Baba Nakkaş tarafından yönetilen Fatih’in saray nakışhanesinde üretilen tezhipler başta olmak üzere ilk dönem olarak isimlendirdiğimiz Osmanlı tezpileri aşırılığa kaçmayan, inceliği, zerafeti, ölçülü çizgileri, parlak, aydınlık renkleri, yazı ile sağladığı dengeli düzeni, geometrik geçmeleri ve küçük çiçek motifleriyle ilk önemli dönemi yaratmıştır.
Klasik tezhip sanatının ikinci önemli aşaması Kanunî Sultan Süleyman dönemidir. Fatih’in ölümü ile başa geçen oğlu Sultan II. Beyazıt döneminde yapılan tezhip örneklerine baktığımızda Fatih döneminin bir tekrarı olduğunu görürüz. II. Beyazıt geleneksel sanatlara bağlı olup saray nakışhanesindeki faaliyetleri bu yönde geliştirmeye zorlamış bir padişahtır.
Bu dönemde İslam geleneklerine bağlı sanatçılar saraya getirilmiştir.
Minyatürde olduğu gibi tezhip sanatında da bir yükseliş devri olarak nitelendirdiğimiz XXI. yüzyılda saray nakışhanesinin başında Mehmet Karamemi adlı bir sanatçı vardır. Kanuni’nin uzun saltanatı sırasında Doğu’ya yapılan seferler sonucunda saraya gelerek çalışan sanatçılar vardır. Yerli sanatçıların yanında çalışan yabancıların Osmanlı saray sanatını etkilemiş olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu etkiler kompozisyon düzeninden başlayarak birçok ayrıntıda bile kendini göstermişitr. Fakat bütün etkilere rağmen bu dönemde klasik bir Türk üslubunu oluştuğunu da vurgulamak gerekir.
Klasik dönem tezhiplerinde, tezhip süslemesinin temel malzemesi olan altın bol olarak kullanılmıştır. Bunun yanında çiçek motiflerinde beyaz, turuncu, pembe, sarı, bordo, kırmızı, mavi gibi hemen her rengin yerine göre kullanıldığı görülür.
Mükemmel bir teknik ve itina ile yapılan bu zengin kompozisyonu tezhiplerde altınla kullanılan renkler arasında tam bir uyum sağlanmıştır.
XXI. yüzyılda Kanunî devrinde gelişen ve en yüksek düzeye ulaşan klasik Türk tezhip sanatına benzeyen ancak daha zayıf eserler yapılmıştır.
Fatih’in tezhip merakı ve Baba Nakkaş
Her çeşit ilim ve güzel sanat kolu, kitap ve kütüphane aşığı Fatih Sultan Mehmet’in kolu kanadı altında himâye ve gelişme imkânları bulurken, hiç tezhip sanatının bundan uzak kalması düşünülebilir mi?.. Durmak bilmeyen mizacı ve araştırmacı kafasıyla, dini ve ilmi eserleri kendi özel kütüphanesi için tanınmış hattatlara istinsah ettiren Fatih, müzehhiblere bu eserleri Selçuk stilinden alınan ilhamla Türk zevkine yakışan bir şekilde tezhip ettirmiştir. Fatih sarayına bir nakışhane kurmuş ve başına da Özbek asıllı Baba Nakkaş’ı getirmiştir.
Fatih devri tezhipleri özellikleri bakımından Türk kitapçılık tarihinde tamamen ayrı bir ekolün eseridir.
Fatih devri tezhiplerinde İsfahan ve Herat mektebi tezhiplerinde görülen mavilerden daha değişik, pembemsi mavi ve siyah, bazende tamamen altın zemin üzerine geçmeler, rûmiler, kanatlar, bulutlar, nilüferler ve zemin notaları, çeşitli renklerde, fakat daima hoş bir ahenkle nakşetmişlerdir. Çiçek, dal ve filizler, türlü geçmeler, Fatih devri tezhiplerinin esas unsurlarını teşkil ederler.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Fatih Sultan Mehmet’in sahip olduğu kitap sevgisi ve dostluğu, ilim ve sanat koruyuculuğu, Türk kitapçılık tarihinde; hüsn–i hat, tezhip, ciltçilik ve bunlara bağlı diğer eski kitapçılık sanatları yönünden kendine has millî özelliklere sahip bir devrin açılmasına ve devamına sebep olmuştur.
Tezhip sanatı, aynı minyatür sanatı gibi Fatih Sultan Mehmet döneminde gelişmiştir. Tabiî ki başlangıç olarak Orta Asya’ya kadar uzanır.
Fatih Sultan Mehmet diğer sanatlarda olduğu gibi tezip sanatına oldukça önem vermiş ve geliştirmeye gayret etmiştir. Sarayına nakışhane bile kurdurmuştur.
Tezhip sanatı da Batı’nın kurbanı
Kanunî devrine en olgun çağına ulaşmıştır. Minyatür sanatında olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu gerileme dönemine girince düşüş yaşamıştır.
Avrupa’nın etkisine girdiklerinde tezhibin şeklinde de kendine ait has özelliklerinde de değişiklik göstermiştir. Barok üslubunun etkisi altına girmiştir.
Her sanatta olduğu gibi tezhip sanatı da Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrinde çok güzel örnekler vermiş, en olgun çağına ulaşmıştır. Gerileme devrinde ise Osmanlı İmparatorluğu’nun durumnua paralel olarak bir düşüş yaşamıştır.
Tezhip sanatı bugün tamamen ortadan kalkmış, yalnız hüsn–i hat ve müzehhiplikle uğraşanlara ve bu işin meraklılarınca yapılmakta, sayıları az olan bu gibi kimselerin himmet ve gayretleriyle yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Çağını yansıtan sanat
Tezhip sanatındaki üslup, yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişir. XVI. yüzyıl tezhipleri genellikle kıvrımlı bezemeler, Lâle devrin de ise kökler ve çiçekler şeklinde yapılmış, Barok devrinde de Avrupa Rönesans ve Barok kıvrımlarını taklit ettiğini bu tezhipleri incelediğimizde rahatlıkla görebiliriz.
Tezhip, yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişmekte beraber, bu üsluplarla onları doğuran medeniyet tarzları arasında da çok sıkı bir münasebet vardır.
Türk tezhibi yabancı tesirlerden uzak kalabildiği devirlerde sade ve güzel renkli olarak dikkati çeker, motif ve renk çokluğu ile gözü yoran diğer tezhip ekollerinden ayrılır. Bu gaye ile sarayda bulunan yabancı sanatkârlar Türk sanatkârlarından ayrı olarak çalışmışlardır.
Tezhip, uzun ve köklü bir geçmişe sahip kitap sanatlarımızdandır. Hüsn–i hat ve cilt sanatlarını tamamlayan, onlara ahenk kazandıran, bu sanatlarla birlikte kitaba nakış ve renk armonisi katan muhteşem bir güzelliktir.
Eskiden yazma kitapların ve hüsn–i hat kenarlarını boya ve yaldızlı süslemelerle tezyin etme işine tezhip denirdi, bu işleri yapan kişilere ise müzehhip. Başka bir ifadeyle; altınla süsleme anlamına gelen tezhip, boya ve altın tozuyla, çiçek ve nakışlarla süsleme sanatına verilen addır
Tezhip, resimden ve minyatürden çok farklı teknikle yapılır.
Tezhip, kitabın çeşitli yerlerine yapılır, bunlardan en önemlileri:
1. Zahriye: (Kitabın ilk bir veya iki sayfasında) Yuvarlak, köşeli olabilir ve ortasında madalyon halinde eserin ve müellifin adı ve eserin kimin namına yazıldığı kayıtlıdır.
2. Başlık: (Serlevha) Metnin başladığı sayfadaki başlıktır. Bazı yazmalarda bilhassa Kur’an–ı Kerim’lerde ve padişahlara takdin olunan eserlerde bu sayfayla karşısındaki sayfa tamamıyla tezhibli olabilir.
3. Bölüm ve sûre başlıkları: Sûrelerin başladığı sayfalardaki tezhiptir.
4. Durak, cüz, hizip, secde işaretleri (Kur’an–ı Kerimlerde)
5. Hatime (son)
6. Cedvel (Yazıyı çerçeveleyen çizgi)
7. Zencirek (Tezhibli sayfa kenarındaki geçme)
8. Tığ (Sayfada yazı dışındaki süsler)
Kütüphanelerimizde, saray nakışhanesinde tezhiplenerek padişaha sunulan birçok eser vardır, aradan 500 yıl geçmesine rağmen güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir.
Tezhibe kısaca estetiğin ve güzelliğin sanatı demek doğru olacaktır.
Türk tezhip sanatı, resim ve minyatür sanatları gibi Türk millletinin tarihi ile başlar.
Tezhip sanatı ve Türkler
Türk tezyini şekillerinde tabiattan faydanıldığı gibi, bir takım hatların muhtelif şekillerle bir araya gelmesinden mürekkep geometrik birleşmelere de büyük yer verilmiştir.
Orta Asya’da kağıdın icadı ile birlikte, Türklerde, resim, minyatür ve tezhip gibi sanatların en güzel örnekleri ile geliştiği görülür. Ancak Orta Asya’daki Türk zevkinin yarattığı bu eserlerin büyük bir çoğunluğu Batılılarca Çin’e mâl edilmeye çalışılmıştır.
Güzel sanatların beşiği Orta Asya olup, minyatür gibi tezhip de bu coğrafyada doğmuştur.
Türkler’de sanat zevki
Türkler’in tezyinatı güzel olduğu kadar sadedir de. Sadeliğin güzelliğini Türkler çok iyi anlamıştır. Türkler’de esas olan sadelik, tenasüp ve ahenktir. Türk zevki süs içinde boğulmamıştır.
Mazisi Orta Asya Türklüğüne uzanan tezhip sanatı, Selçuklu Türklerinde hayli ilerlemiş, onlardan Osmanlılara geçmiş, XV. ve XVI. yüzyılda en yüksek zirveye ulaşmışıtr. Bunun sebeplerini diğer sanat dallarında olduğu gibi XV. yüzyıl siyasî istikrarın sağlanmasından sonra memleketin iktisadi, dolayısıyla kültür ve sanat faaliyetlerinde beliren canlılıkta ve XV. yüzyılın Selçuklu ve Osmanlı devrinin sanatları arasında bir köprü oluşunda aramak gerekir.
Osmanlı klasik dönem tezhipleri
Baba Nakkaş tarafından yönetilen Fatih’in saray nakışhanesinde üretilen tezhipler başta olmak üzere ilk dönem olarak isimlendirdiğimiz Osmanlı tezpileri aşırılığa kaçmayan, inceliği, zerafeti, ölçülü çizgileri, parlak, aydınlık renkleri, yazı ile sağladığı dengeli düzeni, geometrik geçmeleri ve küçük çiçek motifleriyle ilk önemli dönemi yaratmıştır.
Klasik tezhip sanatının ikinci önemli aşaması Kanunî Sultan Süleyman dönemidir. Fatih’in ölümü ile başa geçen oğlu Sultan II. Beyazıt döneminde yapılan tezhip örneklerine baktığımızda Fatih döneminin bir tekrarı olduğunu görürüz. II. Beyazıt geleneksel sanatlara bağlı olup saray nakışhanesindeki faaliyetleri bu yönde geliştirmeye zorlamış bir padişahtır.
Bu dönemde İslam geleneklerine bağlı sanatçılar saraya getirilmiştir.
Minyatürde olduğu gibi tezhip sanatında da bir yükseliş devri olarak nitelendirdiğimiz XXI. yüzyılda saray nakışhanesinin başında Mehmet Karamemi adlı bir sanatçı vardır. Kanuni’nin uzun saltanatı sırasında Doğu’ya yapılan seferler sonucunda saraya gelerek çalışan sanatçılar vardır. Yerli sanatçıların yanında çalışan yabancıların Osmanlı saray sanatını etkilemiş olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu etkiler kompozisyon düzeninden başlayarak birçok ayrıntıda bile kendini göstermişitr. Fakat bütün etkilere rağmen bu dönemde klasik bir Türk üslubunu oluştuğunu da vurgulamak gerekir.
Klasik dönem tezhiplerinde, tezhip süslemesinin temel malzemesi olan altın bol olarak kullanılmıştır. Bunun yanında çiçek motiflerinde beyaz, turuncu, pembe, sarı, bordo, kırmızı, mavi gibi hemen her rengin yerine göre kullanıldığı görülür.
Mükemmel bir teknik ve itina ile yapılan bu zengin kompozisyonu tezhiplerde altınla kullanılan renkler arasında tam bir uyum sağlanmıştır.
XXI. yüzyılda Kanunî devrinde gelişen ve en yüksek düzeye ulaşan klasik Türk tezhip sanatına benzeyen ancak daha zayıf eserler yapılmıştır.
Fatih’in tezhip merakı ve Baba Nakkaş
Her çeşit ilim ve güzel sanat kolu, kitap ve kütüphane aşığı Fatih Sultan Mehmet’in kolu kanadı altında himâye ve gelişme imkânları bulurken, hiç tezhip sanatının bundan uzak kalması düşünülebilir mi?.. Durmak bilmeyen mizacı ve araştırmacı kafasıyla, dini ve ilmi eserleri kendi özel kütüphanesi için tanınmış hattatlara istinsah ettiren Fatih, müzehhiblere bu eserleri Selçuk stilinden alınan ilhamla Türk zevkine yakışan bir şekilde tezhip ettirmiştir. Fatih sarayına bir nakışhane kurmuş ve başına da Özbek asıllı Baba Nakkaş’ı getirmiştir.
Fatih devri tezhipleri özellikleri bakımından Türk kitapçılık tarihinde tamamen ayrı bir ekolün eseridir.
Fatih devri tezhiplerinde İsfahan ve Herat mektebi tezhiplerinde görülen mavilerden daha değişik, pembemsi mavi ve siyah, bazende tamamen altın zemin üzerine geçmeler, rûmiler, kanatlar, bulutlar, nilüferler ve zemin notaları, çeşitli renklerde, fakat daima hoş bir ahenkle nakşetmişlerdir. Çiçek, dal ve filizler, türlü geçmeler, Fatih devri tezhiplerinin esas unsurlarını teşkil ederler.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Fatih Sultan Mehmet’in sahip olduğu kitap sevgisi ve dostluğu, ilim ve sanat koruyuculuğu, Türk kitapçılık tarihinde; hüsn–i hat, tezhip, ciltçilik ve bunlara bağlı diğer eski kitapçılık sanatları yönünden kendine has millî özelliklere sahip bir devrin açılmasına ve devamına sebep olmuştur.
Tezhip sanatı, aynı minyatür sanatı gibi Fatih Sultan Mehmet döneminde gelişmiştir. Tabiî ki başlangıç olarak Orta Asya’ya kadar uzanır.
Fatih Sultan Mehmet diğer sanatlarda olduğu gibi tezip sanatına oldukça önem vermiş ve geliştirmeye gayret etmiştir. Sarayına nakışhane bile kurdurmuştur.
Tezhip sanatı da Batı’nın kurbanı
Kanunî devrine en olgun çağına ulaşmıştır. Minyatür sanatında olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu gerileme dönemine girince düşüş yaşamıştır.
Avrupa’nın etkisine girdiklerinde tezhibin şeklinde de kendine ait has özelliklerinde de değişiklik göstermiştir. Barok üslubunun etkisi altına girmiştir.
Her sanatta olduğu gibi tezhip sanatı da Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrinde çok güzel örnekler vermiş, en olgun çağına ulaşmıştır. Gerileme devrinde ise Osmanlı İmparatorluğu’nun durumnua paralel olarak bir düşüş yaşamıştır.
Tezhip sanatı bugün tamamen ortadan kalkmış, yalnız hüsn–i hat ve müzehhiplikle uğraşanlara ve bu işin meraklılarınca yapılmakta, sayıları az olan bu gibi kimselerin himmet ve gayretleriyle yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Çağını yansıtan sanat
Tezhip sanatındaki üslup, yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişir. XVI. yüzyıl tezhipleri genellikle kıvrımlı bezemeler, Lâle devrin de ise kökler ve çiçekler şeklinde yapılmış, Barok devrinde de Avrupa Rönesans ve Barok kıvrımlarını taklit ettiğini bu tezhipleri incelediğimizde rahatlıkla görebiliriz.
Tezhip, yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişmekte beraber, bu üsluplarla onları doğuran medeniyet tarzları arasında da çok sıkı bir münasebet vardır.
Türk tezhibi yabancı tesirlerden uzak kalabildiği devirlerde sade ve güzel renkli olarak dikkati çeker, motif ve renk çokluğu ile gözü yoran diğer tezhip ekollerinden ayrılır. Bu gaye ile sarayda bulunan yabancı sanatkârlar Türk sanatkârlarından ayrı olarak çalışmışlardır.
Estetiğin ve güzelliğin sanatı: Tezhip
Tezhip, uzun ve köklü bir geçmişe sahip kitap sanatlarımızdandır. Hüsn–i hat ve cilt sanatlarını tamamlayan, onlara ahenk kazandıran, bu sanatlarla birlikte kitaba nakış ve renk armonisi katan muhteşem bir güzelliktir.
Eskiden yazma kitapların ve hüsn–i hat kenarlarını boya ve yaldızlı süslemelerle tezyin etme işine tezhip denirdi, bu işleri yapan kişilere ise müzehhip. Başka bir ifadeyle; altınla süsleme anlamına gelen tezhip, boya ve altın tozuyla, çiçek ve nakışlarla süsleme sanatına verilen addır
Tezhip, resimden ve minyatürden çok farklı teknikle yapılır.
Tezhip, kitabın çeşitli yerlerine yapılır, bunlardan en önemlileri:
1. Zahriye: (Kitabın ilk bir veya iki sayfasında) Yuvarlak, köşeli olabilir ve ortasında madalyon halinde eserin ve müellifin adı ve eserin kimin namına yazıldığı kayıtlıdır.
2. Başlık: (Serlevha) Metnin başladığı sayfadaki başlıktır. Bazı yazmalarda bilhassa Kur’an–ı Kerim’lerde ve padişahlara takdin olunan eserlerde bu sayfayla karşısındaki sayfa tamamıyla tezhibli olabilir.
3. Bölüm ve sûre başlıkları: Sûrelerin başladığı sayfalardaki tezhiptir.
4. Durak, cüz, hizip, secde işaretleri (Kur’an–ı Kerimlerde)
5. Hatime (son)
6. Cedvel (Yazıyı çerçeveleyen çizgi)
7. Zencirek (Tezhibli sayfa kenarındaki geçme)
8. Tığ (Sayfada yazı dışındaki süsler)
Kütüphanelerimizde, saray nakışhanesinde tezhiplenerek padişaha sunulan birçok eser vardır, aradan 500 yıl geçmesine rağmen güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir.
Tezhibe kısaca estetiğin ve güzelliğin sanatı demek doğru olacaktır.
Türk tezhip sanatı, resim ve minyatür sanatları gibi Türk millletinin tarihi ile başlar.
Tezhip sanatı ve Türkler
Türk tezyini şekillerinde tabiattan faydanıldığı gibi, bir takım hatların muhtelif şekillerle bir araya gelmesinden mürekkep geometrik birleşmelere de büyük yer verilmiştir.
Orta Asya’da kağıdın icadı ile birlikte, Türklerde, resim, minyatür ve tezhip gibi sanatların en güzel örnekleri ile geliştiği görülür. Ancak Orta Asya’daki Türk zevkinin yarattığı bu eserlerin büyük bir çoğunluğu Batılılarca Çin’e mâl edilmeye çalışılmıştır.
Güzel sanatların beşiği Orta Asya olup, minyatür gibi tezhip de bu coğrafyada doğmuştur.
Türkler’de sanat zevki
Türkler’in tezyinatı güzel olduğu kadar sadedir de. Sadeliğin güzelliğini Türkler çok iyi anlamıştır. Türkler’de esas olan sadelik, tenasüp ve ahenktir. Türk zevki süs içinde boğulmamıştır.
Mazisi Orta Asya Türklüğüne uzanan tezhip sanatı, Selçuklu Türklerinde hayli ilerlemiş, onlardan Osmanlılara geçmiş, XV. ve XVI. yüzyılda en yüksek zirveye ulaşmışıtr. Bunun sebeplerini diğer sanat dallarında olduğu gibi XV. yüzyıl siyasî istikrarın sağlanmasından sonra memleketin iktisadi, dolayısıyla kültür ve sanat faaliyetlerinde beliren canlılıkta ve XV. yüzyılın Selçuklu ve Osmanlı devrinin sanatları arasında bir köprü oluşunda aramak gerekir.
Osmanlı klasik dönem tezhipleri
Baba Nakkaş tarafından yönetilen Fatih’in saray nakışhanesinde üretilen tezhipler başta olmak üzere ilk dönem olarak isimlendirdiğimiz Osmanlı tezpileri aşırılığa kaçmayan, inceliği, zerafeti, ölçülü çizgileri, parlak, aydınlık renkleri, yazı ile sağladığı dengeli düzeni, geometrik geçmeleri ve küçük çiçek motifleriyle ilk önemli dönemi yaratmıştır.
Klasik tezhip sanatının ikinci önemli aşaması Kanunî Sultan Süleyman dönemidir. Fatih’in ölümü ile başa geçen oğlu Sultan II. Beyazıt döneminde yapılan tezhip örneklerine baktığımızda Fatih döneminin bir tekrarı olduğunu görürüz. II. Beyazıt geleneksel sanatlara bağlı olup saray nakışhanesindeki faaliyetleri bu yönde geliştirmeye zorlamış bir padişahtır.
Bu dönemde İslam geleneklerine bağlı sanatçılar saraya getirilmiştir.
Minyatürde olduğu gibi tezhip sanatında da bir yükseliş devri olarak nitelendirdiğimiz XXI. yüzyılda saray nakışhanesinin başında Mehmet Karamemi adlı bir sanatçı vardır. Kanuni’nin uzun saltanatı sırasında Doğu’ya yapılan seferler sonucunda saraya gelerek çalışan sanatçılar vardır. Yerli sanatçıların yanında çalışan yabancıların Osmanlı saray sanatını etkilemiş olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu etkiler kompozisyon düzeninden başlayarak birçok ayrıntıda bile kendini göstermişitr. Fakat bütün etkilere rağmen bu dönemde klasik bir Türk üslubunu oluştuğunu da vurgulamak gerekir.
Klasik dönem tezhiplerinde, tezhip süslemesinin temel malzemesi olan altın bol olarak kullanılmıştır. Bunun yanında çiçek motiflerinde beyaz, turuncu, pembe, sarı, bordo, kırmızı, mavi gibi hemen her rengin yerine göre kullanıldığı görülür.
Mükemmel bir teknik ve itina ile yapılan bu zengin kompozisyonu tezhiplerde altınla kullanılan renkler arasında tam bir uyum sağlanmıştır.
XXI. yüzyılda Kanunî devrinde gelişen ve en yüksek düzeye ulaşan klasik Türk tezhip sanatına benzeyen ancak daha zayıf eserler yapılmıştır.
Fatih’in tezhip merakı ve Baba Nakkaş
Her çeşit ilim ve güzel sanat kolu, kitap ve kütüphane aşığı Fatih Sultan Mehmet’in kolu kanadı altında himâye ve gelişme imkânları bulurken, hiç tezhip sanatının bundan uzak kalması düşünülebilir mi?.. Durmak bilmeyen mizacı ve araştırmacı kafasıyla, dini ve ilmi eserleri kendi özel kütüphanesi için tanınmış hattatlara istinsah ettiren Fatih, müzehhiblere bu eserleri Selçuk stilinden alınan ilhamla Türk zevkine yakışan bir şekilde tezhip ettirmiştir. Fatih sarayına bir nakışhane kurmuş ve başına da Özbek asıllı Baba Nakkaş’ı getirmiştir.
Fatih devri tezhipleri özellikleri bakımından Türk kitapçılık tarihinde tamamen ayrı bir ekolün eseridir.
Fatih devri tezhiplerinde İsfahan ve Herat mektebi tezhiplerinde görülen mavilerden daha değişik, pembemsi mavi ve siyah, bazende tamamen altın zemin üzerine geçmeler, rûmiler, kanatlar, bulutlar, nilüferler ve zemin notaları, çeşitli renklerde, fakat daima hoş bir ahenkle nakşetmişlerdir. Çiçek, dal ve filizler, türlü geçmeler, Fatih devri tezhiplerinin esas unsurlarını teşkil ederler.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Fatih Sultan Mehmet’in sahip olduğu kitap sevgisi ve dostluğu, ilim ve sanat koruyuculuğu, Türk kitapçılık tarihinde; hüsn–i hat, tezhip, ciltçilik ve bunlara bağlı diğer eski kitapçılık sanatları yönünden kendine has millî özelliklere sahip bir devrin açılmasına ve devamına sebep olmuştur.
Tezhip sanatı, aynı minyatür sanatı gibi Fatih Sultan Mehmet döneminde gelişmiştir. Tabiî ki başlangıç olarak Orta Asya’ya kadar uzanır.
Fatih Sultan Mehmet diğer sanatlarda olduğu gibi tezip sanatına oldukça önem vermiş ve geliştirmeye gayret etmiştir. Sarayına nakışhane bile kurdurmuştur.
Tezhip sanatı da Batı’nın kurbanı
Kanunî devrine en olgun çağına ulaşmıştır. Minyatür sanatında olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu gerileme dönemine girince düşüş yaşamıştır.
Avrupa’nın etkisine girdiklerinde tezhibin şeklinde de kendine ait has özelliklerinde de değişiklik göstermiştir. Barok üslubunun etkisi altına girmiştir.
Her sanatta olduğu gibi tezhip sanatı da Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrinde çok güzel örnekler vermiş, en olgun çağına ulaşmıştır. Gerileme devrinde ise Osmanlı İmparatorluğu’nun durumnua paralel olarak bir düşüş yaşamıştır.
Tezhip sanatı bugün tamamen ortadan kalkmış, yalnız hüsn–i hat ve müzehhiplikle uğraşanlara ve bu işin meraklılarınca yapılmakta, sayıları az olan bu gibi kimselerin himmet ve gayretleriyle yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Çağını yansıtan sanat
Tezhip sanatındaki üslup, yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişir. XVI. yüzyıl tezhipleri genellikle kıvrımlı bezemeler, Lâle devrin de ise kökler ve çiçekler şeklinde yapılmış, Barok devrinde de Avrupa Rönesans ve Barok kıvrımlarını taklit ettiğini bu tezhipleri incelediğimizde rahatlıkla görebiliriz.
Tezhip, yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişmekte beraber, bu üsluplarla onları doğuran medeniyet tarzları arasında da çok sıkı bir münasebet vardır.
Türk tezhibi yabancı tesirlerden uzak kalabildiği devirlerde sade ve güzel renkli olarak dikkati çeker, motif ve renk çokluğu ile gözü yoran diğer tezhip ekollerinden ayrılır. Bu gaye ile sarayda bulunan yabancı sanatkârlar Türk sanatkârlarından ayrı olarak çalışmışlardır.
Memnune Birkan Bedia Altunbaş Aliye Taşkent
Hilye-i Şerif Şukûfe "Zambak" Maşaallah
Hat:Mehmet MemiŞ
Tezhip, uzun ve köklü bir geçmişe sahip kitap sanatlarımızdandır. Hüsn–i hat ve cilt sanatlarını tamamlayan, onlara ahenk kazandıran, bu sanatlarla birlikte kitaba nakış ve renk armonisi katan muhteşem bir güzelliktir.
Eskiden yazma kitapların ve hüsn–i hat kenarlarını boya ve yaldızlı süslemelerle tezyin etme işine tezhip denirdi, bu işleri yapan kişilere ise müzehhip. Başka bir ifadeyle; altınla süsleme anlamına gelen tezhip, boya ve altın tozuyla, çiçek ve nakışlarla süsleme sanatına verilen addır
Tezhip, resimden ve minyatürden çok farklı teknikle yapılır.
Tezhip, kitabın çeşitli yerlerine yapılır, bunlardan en önemlileri:
1. Zahriye: (Kitabın ilk bir veya iki sayfasında) Yuvarlak, köşeli olabilir ve ortasında madalyon halinde eserin ve müellifin adı ve eserin kimin namına yazıldığı kayıtlıdır.
2. Başlık: (Serlevha) Metnin başladığı sayfadaki başlıktır. Bazı yazmalarda bilhassa Kur’an–ı Kerim’lerde ve padişahlara takdin olunan eserlerde bu sayfayla karşısındaki sayfa tamamıyla tezhibli olabilir.
3. Bölüm ve sûre başlıkları: Sûrelerin başladığı sayfalardaki tezhiptir.
4. Durak, cüz, hizip, secde işaretleri (Kur’an–ı Kerimlerde)
5. Hatime (son)
6. Cedvel (Yazıyı çerçeveleyen çizgi)
7. Zencirek (Tezhibli sayfa kenarındaki geçme)
8. Tığ (Sayfada yazı dışındaki süsler)
Kütüphanelerimizde, saray nakışhanesinde tezhiplenerek padişaha sunulan birçok eser vardır, aradan 500 yıl geçmesine rağmen güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir.
Tezhibe kısaca estetiğin ve güzelliğin sanatı demek doğru olacaktır.
Türk tezhip sanatı, resim ve minyatür sanatları gibi Türk millletinin tarihi ile başlar.
Tezhip sanatı ve Türkler
Türk tezyini şekillerinde tabiattan faydanıldığı gibi, bir takım hatların muhtelif şekillerle bir araya gelmesinden mürekkep geometrik birleşmelere de büyük yer verilmiştir.
Orta Asya’da kağıdın icadı ile birlikte, Türklerde, resim, minyatür ve tezhip gibi sanatların en güzel örnekleri ile geliştiği görülür. Ancak Orta Asya’daki Türk zevkinin yarattığı bu eserlerin büyük bir çoğunluğu Batılılarca Çin’e mâl edilmeye çalışılmıştır.
Güzel sanatların beşiği Orta Asya olup, minyatür gibi tezhip de bu coğrafyada doğmuştur.
Türkler’de sanat zevki
Türkler’in tezyinatı güzel olduğu kadar sadedir de. Sadeliğin güzelliğini Türkler çok iyi anlamıştır. Türkler’de esas olan sadelik, tenasüp ve ahenktir. Türk zevki süs içinde boğulmamıştır.
Mazisi Orta Asya Türklüğüne uzanan tezhip sanatı, Selçuklu Türklerinde hayli ilerlemiş, onlardan Osmanlılara geçmiş, XV. ve XVI. yüzyılda en yüksek zirveye ulaşmışıtr. Bunun sebeplerini diğer sanat dallarında olduğu gibi XV. yüzyıl siyasî istikrarın sağlanmasından sonra memleketin iktisadi, dolayısıyla kültür ve sanat faaliyetlerinde beliren canlılıkta ve XV. yüzyılın Selçuklu ve Osmanlı devrinin sanatları arasında bir köprü oluşunda aramak gerekir.
Osmanlı klasik dönem tezhipleri
Baba Nakkaş tarafından yönetilen Fatih’in saray nakışhanesinde üretilen tezhipler başta olmak üzere ilk dönem olarak isimlendirdiğimiz Osmanlı tezpileri aşırılığa kaçmayan, inceliği, zerafeti, ölçülü çizgileri, parlak, aydınlık renkleri, yazı ile sağladığı dengeli düzeni, geometrik geçmeleri ve küçük çiçek motifleriyle ilk önemli dönemi yaratmıştır.
Klasik tezhip sanatının ikinci önemli aşaması Kanunî Sultan Süleyman dönemidir. Fatih’in ölümü ile başa geçen oğlu Sultan II. Beyazıt döneminde yapılan tezhip örneklerine baktığımızda Fatih döneminin bir tekrarı olduğunu görürüz. II. Beyazıt geleneksel sanatlara bağlı olup saray nakışhanesindeki faaliyetleri bu yönde geliştirmeye zorlamış bir padişahtır.
Bu dönemde İslam geleneklerine bağlı sanatçılar saraya getirilmiştir.
Minyatürde olduğu gibi tezhip sanatında da bir yükseliş devri olarak nitelendirdiğimiz XXI. yüzyılda saray nakışhanesinin başında Mehmet Karamemi adlı bir sanatçı vardır. Kanuni’nin uzun saltanatı sırasında Doğu’ya yapılan seferler sonucunda saraya gelerek çalışan sanatçılar vardır. Yerli sanatçıların yanında çalışan yabancıların Osmanlı saray sanatını etkilemiş olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu etkiler kompozisyon düzeninden başlayarak birçok ayrıntıda bile kendini göstermişitr. Fakat bütün etkilere rağmen bu dönemde klasik bir Türk üslubunu oluştuğunu da vurgulamak gerekir.
Klasik dönem tezhiplerinde, tezhip süslemesinin temel malzemesi olan altın bol olarak kullanılmıştır. Bunun yanında çiçek motiflerinde beyaz, turuncu, pembe, sarı, bordo, kırmızı, mavi gibi hemen her rengin yerine göre kullanıldığı görülür.
Mükemmel bir teknik ve itina ile yapılan bu zengin kompozisyonu tezhiplerde altınla kullanılan renkler arasında tam bir uyum sağlanmıştır.
XXI. yüzyılda Kanunî devrinde gelişen ve en yüksek düzeye ulaşan klasik Türk tezhip sanatına benzeyen ancak daha zayıf eserler yapılmıştır.
Fatih’in tezhip merakı ve Baba Nakkaş
Her çeşit ilim ve güzel sanat kolu, kitap ve kütüphane aşığı Fatih Sultan Mehmet’in kolu kanadı altında himâye ve gelişme imkânları bulurken, hiç tezhip sanatının bundan uzak kalması düşünülebilir mi?.. Durmak bilmeyen mizacı ve araştırmacı kafasıyla, dini ve ilmi eserleri kendi özel kütüphanesi için tanınmış hattatlara istinsah ettiren Fatih, müzehhiblere bu eserleri Selçuk stilinden alınan ilhamla Türk zevkine yakışan bir şekilde tezhip ettirmiştir. Fatih sarayına bir nakışhane kurmuş ve başına da Özbek asıllı Baba Nakkaş’ı getirmiştir.
Fatih devri tezhipleri özellikleri bakımından Türk kitapçılık tarihinde tamamen ayrı bir ekolün eseridir.
Fatih devri tezhiplerinde İsfahan ve Herat mektebi tezhiplerinde görülen mavilerden daha değişik, pembemsi mavi ve siyah, bazende tamamen altın zemin üzerine geçmeler, rûmiler, kanatlar, bulutlar, nilüferler ve zemin notaları, çeşitli renklerde, fakat daima hoş bir ahenkle nakşetmişlerdir. Çiçek, dal ve filizler, türlü geçmeler, Fatih devri tezhiplerinin esas unsurlarını teşkil ederler.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Fatih Sultan Mehmet’in sahip olduğu kitap sevgisi ve dostluğu, ilim ve sanat koruyuculuğu, Türk kitapçılık tarihinde; hüsn–i hat, tezhip, ciltçilik ve bunlara bağlı diğer eski kitapçılık sanatları yönünden kendine has millî özelliklere sahip bir devrin açılmasına ve devamına sebep olmuştur.
Tezhip sanatı, aynı minyatür sanatı gibi Fatih Sultan Mehmet döneminde gelişmiştir. Tabiî ki başlangıç olarak Orta Asya’ya kadar uzanır.
Fatih Sultan Mehmet diğer sanatlarda olduğu gibi tezip sanatına oldukça önem vermiş ve geliştirmeye gayret etmiştir. Sarayına nakışhane bile kurdurmuştur.
Tezhip sanatı da Batı’nın kurbanı
Kanunî devrine en olgun çağına ulaşmıştır. Minyatür sanatında olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu gerileme dönemine girince düşüş yaşamıştır.
Avrupa’nın etkisine girdiklerinde tezhibin şeklinde de kendine ait has özelliklerinde de değişiklik göstermiştir. Barok üslubunun etkisi altına girmiştir.
Her sanatta olduğu gibi tezhip sanatı da Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrinde çok güzel örnekler vermiş, en olgun çağına ulaşmıştır. Gerileme devrinde ise Osmanlı İmparatorluğu’nun durumnua paralel olarak bir düşüş yaşamıştır.
Tezhip sanatı bugün tamamen ortadan kalkmış, yalnız hüsn–i hat ve müzehhiplikle uğraşanlara ve bu işin meraklılarınca yapılmakta, sayıları az olan bu gibi kimselerin himmet ve gayretleriyle yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Çağını yansıtan sanat
Tezhip sanatındaki üslup, yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişir. XVI. yüzyıl tezhipleri genellikle kıvrımlı bezemeler, Lâle devrin de ise kökler ve çiçekler şeklinde yapılmış, Barok devrinde de Avrupa Rönesans ve Barok kıvrımlarını taklit ettiğini bu tezhipleri incelediğimizde rahatlıkla görebiliriz.
Tezhip, yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişmekte beraber, bu üsluplarla onları doğuran medeniyet tarzları arasında da çok sıkı bir münasebet vardır.
Türk tezhibi yabancı tesirlerden uzak kalabildiği devirlerde sade ve güzel renkli olarak dikkati çeker, motif ve renk çokluğu ile gözü yoran diğer tezhip ekollerinden ayrılır. Bu gaye ile sarayda bulunan yabancı sanatkârlar Türk sanatkârlarından ayrı olarak çalışmışlardır.
Memnune Birkan Bedia Altunbaş Aliye Taşkent
Hilye-i Şerif Şukûfe "Zambak" Maşaallah
Hat:Mehmet MemiŞ