Hızlı Okuma´nın Tarihi
İkinci Dünya Savaşı sırasında Luftwafe (Alman Hava Kuvvetlerinin) uçakları Londra´yı gece-gündüz bombalıyorlardı. İngiltere göklerinde İngiliz ve Alman uçakları savaşır, birbirlerine girerlerdi. Londra civarında kulelerde gözcüler, yaklaşan uçakların amblemlerini görüp, dost mu düşman mı anlamaya çalışırlardı. Düşman işaretlerini görür görmez de alarm düğmesine basarlar, halkın vaktinde sığınağa koşmasını sağlarlardı. Benzer şekilde, İngiliz pilotlarının da yaklaşan uçağın amblemini çok çabuk farketmeleri hayati derecede önem taşımaktaydı. Ne var ki, çok kere gözcüler ve pilotlar uçak amblemlerini seçmede geç kalıyorlar; ve bombalar düşmeye başlıyordu. Bunu önlemek için İngilizler, Ohio Üniversitesinden Dr. Renshaw´un buluşlarıyla, şimdi ‘takistoskop’ dediğimiz aleti geliştirdiler.Göz hızını geliştiren basit bir mekanizmaya sahip bu alet, muhtemelen birçok İngilizin hayatını kurtarmıştır. Merceği saniyenin 25’te, 50’de ve 100’de biri hızla açılıp kapanan bu araçla, pilot ve gözcüler yetiştirildi. İngiliz ve Alman uçaklarının oldukça büyük resimlerini göstererek başlanan çalışmada, resimler gitgide küçültüldü; resmin belirip kaybolma süresi gitgide kısaltıldı. Bu çalışma sonucu, katılanların algılama hızları şaşırtıcı seviyelerde yükseldi. Böylelikle bombardıman uçakları çok daha erkenden teşhis ediliyor, haliyle pilotların reaksiyon hızları artıyor, gözcüler halka daha çabuk haber verebiliyordu. Amerika´da eğitimciler bunu duyunca, aracı, kelime seçmeyi hızlandırmada denediler ve böylelikle ‘Hızlı Okuma’ doğdu. Gözün, vücudun herhangi bir diğer organı gibi, egzersiz gördükçe daha ‘etkili’ olmaya başladığını ispat ettiler. Böylelikle ‘tembel göz’ daha atik davranmaya ve gördüğü şekli (resmi, amblemi, sayıyı, yazıyı) daha hızlı olarak beyne (asıl görme fonksiyonunu gerçekleştiren merkeze) yollamaya alıştı. Ellili yıllarda, Amerika´da bu konuda kurslar düzenlenmeye başladı. Belirli bir kabul süresinin ardından da okullar Hızlı Okuma’yı benimsemiştir. ABD’de 1960’lı yıllarda, Columbia Üniversitesi’nde ve Uniteq okullarımızın beşinde Hızlı Okuma kursları açtık. 1970’lerde Türkiye’ye kesin dönüş yaptığımda da, bu tekniğin Türkiye için de çok önemli olacağı kanaatiyle, seminerler verdim. Şu an Amerika’da, ilköğretimden üniversiteye kadar her seviyede ‘Speed Reading’ dersleri verilmekte ve öğrenciler bu teknik üzerine dersler almaktalar. Bambaşka yönden bir buluş da, Hızlı Okuma’ya yeni bir boyut daha kattı. Sinema ilk çıktığında perde küçücüktü ve çekimler o küçük alana sığacak şekilde yapılırdı. Çünkü gözün, başı çevirmeden ancak bu kadar bir alanı görebileceği sanılırdı. 1950´lerde, psikologların ‘algılama eşiği’ [treshold of perception] deneylerinde gösterdikleri ‘göz ucuyla da görme’ [peripheral vision] gerçeğini Hollywood kaptı ve perdeyi bugünkü büyüklüğüne çıkardı. Bütün bunlar gösterdi ki göz, başı sağa-sola çevirmeden de çok geniş bir alanı görebilmekte (gelecek sefer sinemaya gittiğinizde dikkat edin; o kocaman perdede filmi seyrederken başınızı sağa sola çeviriyor musunuz, yoksa perdenin orta bir yerine bakıp tamamını görebiliyor musunuz?). Bu buluşu da Hızlı Okuma’ya uyguladılar ve tek tek kelimelere bakma yerine, satırın daha geniş bir bölümünü görmenin, yani 2-3 hatta 4 kelimeyi birden görmenin pekala mümkün olabileceğini ispat ettiler. Böylece Hızlı Okuma en etkili biçimini aldı. Özetle, Hızlı Okuma bu iki temele dayanır:
1) Göz, egzersizlerle, gitgide daha hızlı görmeyi öğrenebilir; tıpkı ağırlık çalışmakla kol kaslarının gelişmesi gibi.
2) Beyin, gene egzersizlerle geniş kelime gruplarını bir bakışta görmeyi öğrenebilir.
Prof. Reha Oğuz Türkkan
Etkin Hızlı Okuma Kitabından alıntıdır.