Sion - Gül Haç tarikatı
1-SAYFA | 2-SAYFA | 3-SAYFA | 4-SAYFA | 5-SAYFA |
Da Vinci Şifresinin desteklediği genel bilgi:Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar. Günümüzdeki isimleri Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian RosenKreuz'da rastlanıyor. Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile, gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini geliştirdiği biliniyor. Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor.
Batı dünyasında genel iddia:Siyon Tarikatı (Priory of Sion) çeşitli komplo teorilerinde geçen en az bin yıllık gizemli bir topluluktur. 1099 yılında kurulduğu söylenen topluluğun kendisini Hz. İsa’nın soyunu korumakla görevlendirdiği iddia edilmiştir. Batıdaki gelmiş geçmiş en etkili gizli örgüt olmasından tutun da Gülhaç aldatmacasına kadar pek çok yakıştırma yapılmıştır.
Siyon Tarikatı örgütünün Fransa tahtının varisi olduğunu iddia eden Pierre Plantard’ın uydurması olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat halen çeşitli popüler kültür ürünlerinde gerçek bir hikaye olarak tedavüldedir.
Aslında Pierre Plantard ve birkaç arkadaşı tarafından 1956 yılında bu adla bir cemiyet oluşturulmuştur ve Fransa kanunlarına göre kaydı yapılmıştır. Fransa’da dördüncü cumhuriyetin karmaşık ortamında monarşiye dönüş özlemi kuran Plantard, cemiyetin soyağıcını 12. yüzyıldaki bir Papalık fermanına göre Kudüs’te Siyon Dağında kurulu olduğu belirtilen Siyon Manastırına (Abbey of Sion) dayandıran sahte bir soyacağı hazırlamıştı. Plantard böylece kendi nesebini de monarklara ve şovalyelere dayandırabilecekti.
Bu amaçla bir takım sahte yazma ve parşömenler hazırladı. İddiasına göre bu parşömenler Ren kalesindeki (Rennes-le-Château) kilisesinde tadilat yapan Peder Bérenger Saunière tarafından gizli bir bölmede bulunmuştu. Plantard, Gérard de Sède adlı yazarı ikna edip ona gizli bir hazinenin anahtarının bulunduğunu anlatan “Ren’in Altınları” ve “Ren Kalesinin Lanetli Hazinesi” adlı kitapları yazdırdı.
Dokümanların sahte olduğundan habersiz olan Henri Lincoln adlı İngiliz araştırmacı da bu hikayeye inanmış, ve bu konuda BBC için belgesel hazırlamıştır. Daha sonra Michael Baigent ve Richard Leich’le işbirliği yaparak “Kutsal Kan ve Kutsal Kase” isimli kitabı hazırlamıştır. Kitaba göre:
Priory of Sion’un kuruluşu 1099’a dayanmaktadır. Büyük üstadları arasında Leaonardo da Vinci ve Isaac Newton gibi ünlü isimler de bulunmaktadır.
Tapınak Şovalyeleri, bu cemiyetin askeri gücü olarak kurulmuştur.
Hareketin varoluş amacı Hz. İsa’nın Magdalalı Meryem vasıtasıyla devam eden soyunu korumaktır.
Magdalalı Meryem’in soyundan geldiği söylenen ve Fransa’yı 447 ve 751 yılları arasında yöneten Merovenj hanedanını tekrar tahta çıkarmayı amaçlamışlardır
Roma Katolik Kilisesi, ruhani gücünü korumak için hanedanı ve koruyucularını yoketmeye çalışmaktadır.
Bu tarikatın nihai hedefi “Kutsal Avrupa İmparatorluğunu” kurmak ve barış ve zenginlik devletini oluşturmaktır.
Üçlü, “Siyon Liderlerinin Protokolleri” başlıklı bir broşürü de hikayelerine katmıştır. Sözkonusu broşürün, Siyon Tarikatının varlığının en önemli delili olduğunu söylemişlerdir.
Ne var ki, Plantard 1993 yılında yapılan bir soruşturmaya şans eseri karışması neticesinde evinde birtakım sahte dokümanlar bulunmasından sonra, mahkemede sahte doküman hazırladığını ve tüm iddialarının tamamen asılsız olduğunu itiraf etmiştir. 2000 yılında da ölmüştür.
Plantard’ın itiraflarına rağmen hikaye tedavülde kalmaya devam etmiştir. Popüler kültürdeki son yansıması Dan Brown’un çok satan kitabı Da Vinci Şifresi olmuştur. Dan Brown’un kitabı büyük ölçüde Lincoln, Baigent ve Leich’ın kitabına dayanmaktadır.
Siyon Liderlerinin Protokolleri (The Protocols of the Elders of Zion)
Yahudilerin dünya hakimiyetinin tesisine ilişkin bir Yahudi planını anlattığı söylenen bir risaledir. Sonradan sahte olduğu,1900’lu yılların başında Rusya İmparatorluğunda gizli polis birimi Okrahana’nın bir uydurması olduğu iddia edilmiştir.
Londra merkezli The Times gazetesi, 1921 yılında sözkonusu protokollerin daha eski tarihli bir politik hicivden kopya edildiğini ama hicvin herhangi bir antisemitik nitelik taşımadığını ifade etmiştir. Sözü edilen hiciv Fransız yazar Maurice Joly’in “Cehennemde Makyavelli ve Montesquieu Arasında Konuşma” (Dialogue aux enfers entre Machiavel et Montesquieu) adlı 1864 tarihli eseridir. Bu eserinde Napolyon’un hırsını hicveden Joly’nin kendisi de, Eugene Sue’nun “İnsanların Gizemleri” adlı kitaptan faydalanmış görünmektedir.
İçerik olarak buna benzer bir başka eser de Hermann Goedsche’nin 1868 tarihli kurgu romanı Biarritz’dir Romanın “Prag’daki Yahudi Mezarlığında” başlıklı bölümünde, Goedsche, gizemli bir hahamlar meclisinin Prag yahudi mezarlığındaki bir geceyarısı toplantısını anlatmakta; bu toplantıda, şeytan, 12 yahudi kabilesi adına orada bulunanlara görünmekte ve birlikte bir yahudi komplosu tasarlanmaktadır. Goedsche’nin bu romanda Joly’den etkilenmiş olması olasılığı yüksektir.
Protokoller, Rusya’da devrim hareketi karşıtları tarafından popülarize edilmiştir. Batıda duyulması ve yayılması 1917 Bolşevik devriminden sonra olmuştur. 1929’daki Büyük Buhran ve Naziler döneminde Protokoller yayınlanmaya devam etmiştir. Naziler yenildikten sonra Yahudi karşıtı hareketlerin ortadan kalkmasıyla birlikte Protokoller de büyük ölçüde tedavülden kalkmıştır. Fakat yine de komplo teorilerinde kullanılmaya devam etmektedirler.
Protokoller, içerik olarak, Siyon liderleri arasına yeni katılanlara yönelik olup, onlara 24 protokolde medya ve finans kuruluşlarının kontrolünü elde tutmak ve geleneksel düzeni kitlesel manipülasyonla bozmak suretiyle dünya hakimiyetini nasıl tesis edecekleri öğretilmektedir.
Siyon liderleri, “goyim” adını verdikleri yahudi olmayanları kandırmak ve amaçlarına uygun kullanmak için şu metotları benimsemişlerdir.
Alkoliklik
Darvinizm, Marksizm, Niçelizm, Liberalimz, Sosyalizm, Komunizm, Anarşizm gibi ideolojilerle kurulu düzenleri bozmak
Materyalizm
Tek bir dünya hükümeti oluşturmak
Dünya savaşları
Sivil özgürlükleri düşmanları yenmek adına kısıtlamak
Kitleleri basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, demokrasi ve insan hakları gibi kavramların var olduğuna inandırarak gerçekte olup bitenleri gizlemek
Pornografik yayınlar
Hristiyanlık ve diğer dinleri ortadan kaldırıp, ateizme yönlendirmek en sonunda Yahudi hakimiyetini tesis etmek
Beyin yıkama
Ekonomik krizler
Mülkün artan şekilde vergilendirilmesi
Dış borçlarla mali sistemi felç etmek
Sahte şeytanlar yaratıp onları ortadan kaldırarak Yahudi Kralını kurtarıcı gibi göstermek
Bu yöntemleri okumak bile protokollerin bugün neden pek çok komplo teorisyeni tarafından gerçek olarak kabul edildiğini anlamaya yetmektedir.
Protokollere göre medya ve finans dünyası yoluyla yürütülen kitlesel manipülasyon ve propaganda faaliyetleri vasıtasıyla yerleşik düzenler değiştirilebilecektir. Protokollerde masonların gizli bir gündemleri olduğu ve bu gizli ajandanın Siyon liderlerinin denetimi altında olduğu belirtilmektedir. Protokollere göre siyon liderleri doğrudan kendileri politik kontrolü ele almak istememekte, perde arkasında kalarak yönetmeyi daha uygun bulmaktadırlar.
Protokollerin arkasında her ne olursa olsun; “Yahudiler her yere sızmışlar,” “Yahudiler gölge liderleri vasıtasıyla dünyayı yönetiyorlar” gibi klişelerle, bu tarihten sonra hızla gelişen ve gerek Yahudileri gerekse başka okült yapıları merkezine alan komplo teorilerinin neşet ettiği belki de ilk büyük kaynak oldu.
Protokoller, halen bazı gruplar tarafından çeşitli şekillerde kullanılmaya devam etmektedir. Belki de en ilginci, David Icke adlı yazarın teorisidir. Icke, protokolleri farklı bir boyuttan varlıkların dünya üzerinde Illuminati gibi örgütler vasıtasıyla yürüttükleri faaliyetlerini oldukça gerçekçi bir şekilde açıkladığına, ama hedef şaşırtmak amacıyla Yahudileri tasvir ediyor göründüğüne inanmaktadır.