http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/
http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/
http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/
http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/ http://standuptiyatroizle.tr.gg/

ONLİNE STAND UP TİYATRO OYUNLARI SHOW GÖSTERİLERİ FULL İZLE
Ip Adresin:18.209.63.120Bugün:152Online: Tıklanma:839Burdasın:Türk Süsleme Sanatları - Bakırcılık

Loading

ONLİNE STAND UP TİYATRO OYUNLARI SHOW GÖSTERİLERİ FULL İZLE

Türk Süsleme Sanatları - Bakırcılık

                  Bakırcılık

Bakırdan çeşitli alet, avadanlık, silah ve sanat ürünleri yapılması." Ansiklopediler bakırcılığı böyle tanımlıyor. Bakırın bulunması Tarihöncesine uzanıyor ve alet, silah yapımında kullanılan ilk maden olduğu da biliniyor.
Son yıllarda erkeolojik kazılarda elde edilen somut veriler, dünyada ilk kez madenciliğin günümüzden yaklaşık olarak 10 bin yıl önce Anadolu'da Çayönü'nde başladığını kanıtlıyor. Nitekim ilk üreticiliğe geçiş evresine ait önemli bir kültür merkezi olan Çatalhöyük'te, M.Ö.7. bin yılda ilk arıtılma işleminin gerçekleştirildiği de anlaşılıyor. Tabiatta yaygın olarak bulunan bakır cevheri, arıtılan madenlerin başında geliyor.
Yapılan kazıların sonuçlarına göre, madencilikte ilk adım olan ''tavlama'' işleminin, yani madeni ısıtarak yumuşatıp işlenir hale getirme usulünün ilk kez Anadolu insanı tarafından gerçekleştirildiğini yazıyor kaynaklar. Örneğin Çayönü, Çatalhöyük ve Suberde kazılarında M.Ö.7.binyılına ait doğal bakırdan dövme tekniği ile yapılmış iğne, bız, kanca gibi küçük aletler ile bazı süs eşyaları ele geçirildi. En eski dövme tekniğini yansıtan bu alet ve süs eşyalarının, taş örsler üzerinde sapsız taş çekiçlerle dövülerek işlenmiş olduğunu görüyoruz. Arıtma ve tavlama işlemlerinin bulunuşunu, yaklaşık M.Ö.5. binyılında maden sanatının ana yapım tekniklerinden ikincisi olan ''döküm''ün bulunuşu izler. Eritilmiş madenlerin istenilen biçimlerde hazırlanmış tahta, balmumu, taş ve çoğunlukla kil kalıplara dökülerek dondurulma işleminin başarılması, dövme tekniğinin gelişiminde tavlama işlemi kadar önemli rol oynar. M.Ö.4. binyılının sonlarında ise, bakıra kalay cevheri kasiterit karıştırılarak ''tunç'' alaşımı elde edilir.



Anadolu: Metalurji tarihinin başladığı yer
Metalurji, gerçek anlamda bakırın eritilmesi ile başlamıştır. Bu yüzden bakırın tarihi, metalurjinin tarihi olarak kabul edilebilir. Metalurji tarihinde en eski tekniği oluşturan dövme tekniği, çeşitli eserlerin yapımında kullanılmış, yüzyıllar ilerledikçe hem dövme usulleri, hem de dövme aletleri gelişir. Tunç Çağı'na kadar, taştan yapılmış aletlerin varlığını koruyarak büyük ölçüde işlevini sürdürdüğü anlaşılıyor. Ancak Tunç Çağı'nda taş aletlerin yerini tunç aletler, Demir Çağı'ndan itibaren ise tunç aletlerin yerini çelik aletler alarak bu güne kadar gelişerek gelir.
Dünyada metalurji tarihinin ilk başladığı Anadolu toprakları, çok zengin maden cevheri yataklarına sahip. Yapılan araştırmalar, Türkiye'de yalnızca 500'e yakın zengin bakır cevheri yatağının bulunduğunu, Anadolu'daki bakır cevheri yataklarının birçoğunun da Eskiçağ'dan beri işletildiğini doğruluyor.
Olağanüstü işçilik
Roma ve Bizans döneminde Anadolu'da çeşitli teknikler üzerinde çalışan gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğunu, günümüze kadar varlığını sürdüren çok sayıdaki eserden anlıyoruz. Büyük Selçuklu devriyle birlikte, İslam maden sanatında çok büyük bir gelişmenin başladığına tanık oluyoruz. Selçuklu sanatının hemen her dalında olduğu gibi, maden sanatında da çok gelişmiş kap yapım ve işleme teknikleri başarılı bir şekilde uygulanmıştır bu dönemde. Pirinç alaşımının Selçuklu devrinde geniş ölçüde kullanılması, Selçuklular'ın İslam maden sanatına getirdiği en önemli yenilik olarak kabul edilir.
Selçuklu devrinde Anadolu'da çeşitli teknikler üzerinde başarılı bir şekilde çalışan gelişmiş maden sanatı atölyelerinin başında Konya, Mardin, Hasankeyf, Diyarbakır, Cizre, Siirt, Harput, Erzincan ve Erzurum gelir. Gerek kitabelerinde verilen bilgilere dayanılarak, gerekse yapım tekniği ve üzerindeki motiflere dayanılarak Anadolu Selçukları'na maledilebilen eserlerin herbiri olağanüstü bir işçilik sergiler; kap cinsleri, formları, malzemeleri, yapım teknikleri ve süslemeleri bakımından büyük bir çeşitlilik karşımıza çıkar.
14. yüzyılın ortasından itibaren, tüm dünyada rağbet görmeye başlayan mavi-beyaz Çin porselenlerinin Yakın Doğu ülkelerinde geniş pazar bulmaları ve teknolojik gelişmeler -tunç ve pirinç gibi madenlerin top yapımında kullanılması- İslam maden sanatının önce duraklamasına, daha sonra da gerilemesine neden olur. Osmanlı devletinin kurulmasından hemen sonra ise, gerek Anadolu'da gerekse Balkanlar'da bakır madeni yataklarının yoğun olarak işletilir ve bunun sonucunda Osmanlı devri madencilik çalışmaları doruk noktasına erişir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bakır madeninin öncelikle savaş sanayii, darphane ve sosyal hayattaki ihtiyaçları karşılamak için maden sanatı atölyelerinde yaygın olarak kullanıldığı için, maden yatakları 19. yüzyılın ortalarına kadar hiç kesinti vermeden işletilmesine neden olur.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaygın olarak kullanılan bakır eserlerin hemen hepsi, olağanüstü bir işçiliğin ürünüdür. Kap türlerinin fazlalığı, zengin biçimleri, özgün bezemeleri, kullanılan malzemenin ve yapım tekniklerinin çeşitliliği ile karşımıza çıkan Osmanlı devri maden eserlerinin karakteristik özelliğinin, geniş bir coğrafi bölgedeki farklı kültür etkilerinin biçimlendirdiği çok yönlülük olduğunu söyleyebiliriz.
Türkler'in Balkanlar'daki egemenliği sırasında kurulmaya başlanan ve çeşitli teknikler üzerinde başarılı bir şekilde çalışan maden sanatı atölyelerinin bulunduğu yerleşim merkezlerinin başında Ustovo, Petkova, Üsküp, Piriştine, İştip ve Saraybosna gelirdi. Anadolu'da ise, Gaziantep, Kahramanmaraş, Mardin, Diyarbakır, Siirt, Malatya, Elazığ, Erzurum, Trabzon, Giresun, Ordu, Sivas, Tokat, Kayseri, Çankırı, Çorum, Amasya, Kastamonu, Gerede, Konya, Burdur, Denizli, Muğla Kavaklıdere, Afyon, Kütahya, Balıkesir, Bursa, İstanbul ve Edirne. Bu merkezler Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri çeşitli teknikler üzerinde başarılı bir şekilde çalışan geleneksel maden sanatı atölyelerinin bulunduğu yerler arasında.


Salonları süsleyen bakırlar
Bakır kap yapım teknikleri, ''dövme'', ''dökme'', sıvama (tornada çekme)'' ve ''preste basma'' olmak üzere dört ana bölüme ayrılıyor. Binlerce yıldan beri uygulanan dövme tekniği, bakır külçeyi çekiçlemek suretiyle şekillendirilen bilinen en eski teknik olarak çıkıyor karşımıza.
Daha sonra döküm, tornada çekme, preste basma gibi teknikler gelişir ve, yakın dönemlere kadar bakır eşya mutfaklardaki yerini korur. Ancak, 1950'li yıllarda sosya ekonomik yapı hayat tarzını hızla değiştirdiğinden dolayı, alüminyum, plastik gibi ucuz alternatif malzemeler ortaya çıkar. Bu durum da bakırcılığın gerilemesine neden olur. Geleneksel kültürün sürekliliği bu zanaatın tamamen yok olmasını önler. Ancak bakırıcılık sanatı azalarak da olsa devam eder. 1970'lerde ise turistik talebin el sanatlarında yoğunlaşması bakırcılığı da canlandırır ve iç talep de genişler. Bu defa bakır eşya mutfaklarda yemek pişirmek için değil, süs eşyası olarak kullanılmaya başlanır. Yani 50 yıl önce mutfaklardan kovduğumuz bakır eşya şimdi salonlarımızı süsler hale geldi.
Süs eşyası olarak büyük bir ihracat potansiyaline de sahip oldu bakır eşyalar. Ayrıca yurt içinde bakır eşya koleksiyonları yapanlar çoğaldığı gibi, büyük turistik otellerde yemekler artık bakır kaplarda servis edilmeye başladı. Bütün bunlar bakırcılık sanatını yaşatan unsurlar olarak yeni bir sektör doğmasına yol açtı.
Günümüzde ise gerek Anadolu'da ve gerekse İstanbul'da yüzlerce bakırcı atölyesi varlığını sürdürüyor hâlâ.
Bakırcılık
Rize’de bakır dövmeciliği hem şekil bakımından hem de dövme sanatı bakımından komşu illerin bakır dövmeciliğinden farklıdır. Rize bakır dövmeciliği daha fazla işçilik isteyen ince çekiç dövmeciliğine dayanır. Başka yerlerdeki gibi iri ve seyrek derbeli değildir. Rize bakır işletmeciliğinde yaylan güğüm, kazan ve ibrik gibi eşyaların alt bağlantı yerleri geçme-dövme şeklinde daha dayanıklı olarak yapılır. Böyle yapılmayan kazan, güğüm ve ibrik gibi eşyaların alt bağlantı yerleri ters doğru şeklinde dövme yapılarak tamamlanır. Bu bağlantının daha az dayanıklı olduğu Rize’li bakır ustalarınca ifade edilmektedir
Türk Süsleme Sanatları - Bakırcılık

Bakırdan çeşitli alet, avadanlık, silah ve sanat ürünleri yapılması.” Ansiklopediler bakırcılığı böyle tanımlıyor. Bakırın bulunması Tarihöncesine uzanıyor ve alet, silah yapımında kullanılan ilk maden olduğu da biliniyor.
Son yıllarda arkeolojik kazılarda elde edilen somut veriler, dünyada ilk kez madenciliğin günümüzden yaklaşık olarak 10 bin yıl önce Anadolu’da Çayönü’nde başladığını kanıtlıyor. Nitekim ilk üreticiliğe geçiş evresine ait önemli bir kültür merkezi olan Çatalhöyük’te, M.Ö.7. bin yılda ilk arıtılma işleminin gerçekleştirildiği de anlaşılıyor. Tabiatta yaygın olarak bulunan bakır cevheri, arıtılan madenlerin başında geliyor.
Yapılan kazıların sonuçlarına göre, madencilikte ilk adım olan ”tavlama” işleminin, yani madeni ısıtarak yumuşatıp işlenir hale getirme usulünün ilk kez Anadolu insanı tarafından gerçekleştirildiğini yazıyor kaynaklar. Örneğin Çayönü, Çatalhöyük ve Suberde kazılarında M.Ö.7.binyılına ait doğal bakırdan dövme tekniği ile yapılmış iğne, bız, kanca gibi küçük aletler ile bazı süs eşyaları ele geçirildi. En eski dövme tekniğini yansıtan bu alet ve süs eşyalarının, taş örsler üzerinde sapsız taş çekiçlerle dövülerek işlenmiş olduğunu görüyoruz. Arıtma ve tavlama işlemlerinin bulunuşunu, yaklaşık M.Ö.5. binyılında maden sanatının ana yapım tekniklerinden ikincisi olan ”döküm”ün bulunuşu izler. Eritilmiş madenlerin istenilen biçimlerde hazırlanmış tahta, balmumu, taş ve çoğunlukla kil kalıplara dökülerek dondurulma işleminin başarılması, dövme tekniğinin gelişiminde tavlama işlemi kadar önemli rol oynar. M.Ö.4. binyılının sonlarında ise, bakıra kalay cevheri kasiterit karıştırılarak ”tunç” alaşımı elde edilirRoma ve Bizans döneminde Anadolu’da çeşitli teknikler üzerinde çalışan gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğunu, günümüze kadar varlığını sürdüren çok sayıdaki eserden anlıyoruz. Büyük Selçuklu devriyle birlikte, İslam maden sanatında çok büyük bir gelişmenin başladığına tanık oluyoruz. Selçuklu sanatının hemen her dalında olduğu gibi, maden sanatında da çok gelişmiş kap yapım ve işleme teknikleri başarılı bir şekilde uygulanmıştır bu dönemde. Pirinç alaşımının Selçuklu devrinde geniş ölçüde kullanılması, Selçuklular’ın İslam maden sanatına getirdiği en önemli yenilik olarak kabul edilir.
Selçuklu devrinde Anadolu’da çeşitli teknikler üzerinde başarılı bir şekilde çalışan gelişmiş maden sanatı atölyelerinin başında Konya, Mardin, Hasankeyf, Diyarbakır, Cizre, Siirt, Harput, Erzincan ve Erzurum gelir. Gerek kitabelerinde verilen bilgilere dayanılarak, gerekse yapım tekniği ve üzerindeki motiflere dayanılarak Anadolu Selçukları’na mal edilebilen eserlerin her biri olağanüstü bir işçilik sergiler; kap cinsleri, formları, malzemeleri, yapım teknikleri ve süslemeleri bakımından büyük bir çeşitlilik karşımıza çıkar.
Bakır kap yapım teknikleri, ”dövme”, ”dökme”, sıvama (tornada çekme)” ve ”preste basma” olmak üzere dört ana bölüme ayrılıyor. Binlerce yıldan beri uygulanan dövme tekniği, bakır külçeyi çekiçlemek suretiyle şekillendirilen bilinen en eski teknik olarak çıkıyor karşımıza.
Daha sonra döküm, tornada çekme, preste basma gibi teknikler gelişir ve, yakın dönemlere kadar bakır eşya mutfaklardaki yerini korur. Ancak, 1950′li yıllarda sosyoekonomik yapı hayat tarzını hızla değiştirdiğinden dolayı, alüminyum, plastik gibi ucuz alternatif malzemeler ortaya çıkar. Bu durum da bakırcılığın gerilemesine neden olur. Geleneksel kültürün sürekliliği bu zanaatın tamamen yok olmasını önler. Ancak bakırıcılık sanatı azalarak da olsa devam eder. 1970′lerde ise turistik talebin el sanatlarında yoğunlaşması bakırcılığı da canlandırır ve iç talep de genişler. Bu defa bakır eşya mutfaklarda yemek pişirmek için değil, süs eşyası olarak kullanılmaya başlanır. Yani 50 yıl önce mutfaklardan kovduğumuz bakır eşya şimdi salonlarımızı süsler hale geldi.




Bilgi Güçtür ,Paylaştıkça Büyür !__________ 1570894 ziyaretçi (7049402 klik) __________Paylaşmaya Devam Ediyoruz :))
ONLİNE , STAND UP , TİYATRO , OYUNLARI , SHOW , GÖSTERİLERİ , FULL , İZLE , METİN , TEXT , SENARYO , HİKAYELER , MASALLAR , KARİKATÜRLER , BELGESELLER , BİYOGRAFİSİ , TARİHİ , DÖKÜMANI , CANLI , KOMİK , EĞLENCELİ , 0YUNU , TİYATROSU , TEXTLERİ

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol